Pelişin Dünyası

                                                  Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "Avrupa, A.B.D. gibi gelişmiş ülkelerde ergenler bir yandan okula giderken bir yandan da işe girip para kazanıyorlar. Yani öğrenci iken de işleri oluyor. Bu iyi bir şey mi? "          Bu haftanın konusu oldukça güzel. Bana kalırsa bu öğrencilerin erken yaşta sorumluluk sahibi olmalarını sağlıyor. Koşulların her zaman mümkün olması yeterli olmadığı gibi kişinin kendi ihtiyaçlarını karşılamasını benimsemesine vesile olur. Bu sayede para kazanmanın, geçinmek için anlam ve önemini kavramış olur.           Bunun psikolojik yönden iyi mi kötü mü detaylı araştırılması gerektiğine inanıyorum. Ama bence kişi kendine

          Gerçeğin Peşinde (Man On A Ledge)  (2012 - 7,8)         Film 2012 yılı ABD yapımıdır. Filmin türü  gerilim, aksiyon  ve dedektif olarak karşımıza çıkıyor. Filmde polis memuru olan Nick Cassidy, David Englander isminde zengin bir iş adamının çok değerli elmasını çalmak ile suçlanır. Bu suçtan dolayı da 25 yıl hapis cezası alır. Cezaevinde olduğu sırada babasının ölüm haberini alır ve polis eşliğinde cenazeye katılır. Nick, mezarlıkta iken polisleri atlatıp bir araç ile kaçmaya başlar. Polisler onun peşine takılır. Fakat onu yakalamazlar. Aradan bir ay geçer ve Nick New York'taki Roosevelt Oteli'nde sahte bir isim ile 21. katta bir oda kiralar. Sonra da otelin pervazına çıkar ve intihar etmeye hazırdır. Film böyle başlıyor ve oldukça dikkat çektiğini söylemek gerekiyor. Başrolde; Sam Worthington, Elizabeth Banks ve Jamie Bell vardır.          Film yönetmeni kimdir?         Asger Leth          Filmin yaş sınırı nedir?           Film yaş sınırı olarak  +13  olarak verilm

        Komşuluk sizce nasıl olmalıdır? Bana kalırsa ilk önce güven vermesi gerekiyor. Malum artık kimseye güvenemez olduk. Bunun için öncelik güvenden yana olur. Sonra dürüst olmasını isteriz. Daha sonra da anlaşabileceğimiz iyi karakterde biri olsun isteriz. Birde bir işimiz düştüğünde kapısını çekinmeden çalabileceğimiz biri olsun isteriz. Ne çok şey istiyoruz diyebilirsiniz, ama olması gereken şeyler bunlar. Çünkü bir komşu yeri geliyor ailenden önce sana yetişir. Sanırım bu yüzden komşu önemlidir. En azından benim için çok önemlidir.         Hani bir söz vardır, ev alma komşu al diye. Bu söze sonuna kadar katılıyorum. Evi almak elbet zordur bu zamanda onu da kabul ediyorum. Ama komşu bulmak evden daha zor hale geldi. Bugün güvenerek kapısını çaldığımız insan sayısı o kadar az ki. Bu yüzden çok önemli bir unsur. Komşu deyince yabancı gelebilir başta aklınıza. Çok doğru başta hemen benimsemek olmaz zaten. Zaman tanımak ve onu bu zaman içerisinde iyice gözlemleyip bilmek gerekiyor.

         Kitap ismi üzerine açlıktan bahsediyor. Oldukça etkilendiğim bir kitap diyebilirim. Özellikle bir insanın aç iken bir şeyler yazmaya çalışması ve bu durumun zorluğu görmek etkiledi. Ramazan ayında bu durumu kısmen olsa da yaşamış biri olarak kıyasladım ve gerçekten zor. Ramazan ayında en azından akşam bir şeyler yiyeceğini bilip ona göre umudun var. Bunda bu da yok ve açlık üzerine açlık ne kadar kötü.           Birde kitapta hoşuma giden kısımlardan bir tanesi de, Andreas adındaki kahramanın durumu ne kadar kötü olursa olsun kendinden daha kötü birini görünce onlara yardım etme isteğinin hiç bitmemesi çok hoştu. Bu kadar aç durumda ve parasız olmasına rağmen yine de birilerine yardım etmesi gerçekten takdir edilecek durum. Bunu durumu olup yapmayan o kadar çok insan varken hem de.           Andreas geçimini bir şeyler yazarak kazanmaya çalışır. Fakat yazdıkları istediği gibi sonuç vermez ve para kazandırmaz. Kiraladığı odanın ödemesi gecikmiştir ve zor durumdadır. Sonra o dön

                                                 Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "Yerel yöneticiler vatandaşların yaşam kalitesini nasıl arttırmalıdırlar? "          Bunun için öncelikle vatandaşların dinlenmesi gerektiğine inanıyorum. Vatandaşı en iyi yine kendisi bilir. Bu yüzden öncelik onlar ile iletişim kurmaktan geçer. Sorunlar listelenmeli ve bunları maddeler halinde giderilmesi gerekiyor.           Aynı zamanda vatandaşın hayatını iyileştirmek ve düzeltmek için sorunların ne olduğunu kestirmesi ve bilinmesi gerekiyor. Bilmeden bunu yapmak pek doğru olmaz sanırım. İşi olmayan birine yemek vermek çare değildir. Ona bir iş olanağı sağlanmalıdır. Soruna uygun doğru çareler bulunmalıdı

         Bir insan evlenme teklifi almadan neden evlenir?  Kabul ediyorum soru çok iyi. Aynı zamanda biraz da sıkıntılı olabilir. Bunun üzerine yazmak biraz zorlar gibi. Çünkü biraz düşünmek ve ona göre yazmak lazım. Hem teklif alarak yorumlamak hem de bu teklifi almadan yorumlamak gerekiyor. Birde evliliğin görücü usulü mü, yoksa karşılıklı bir birliktelik üzerine mi olduğunu da hesaba katmak gerekiyor. Yani severek mi olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Hadi başlayalım o zaman.          İlk önce görücü usulü evlilik üzerine biraz konuşmak istiyorum. Bu tür evliliklerde evlenme teklifi beklendiği söylenemez. Bu teklif daha çok aileye yapılır. Aile tarafından önce erkek haberdar edilir. Böyle bir kız var ister misin onunla evlenmeyi diye. Erkek onaylar ise bu sefer kız tarafına bu haber bildirilir. Daha sonra da kız tarafı bu haberi kendi kızına söyler. Bu sayede evlenme isteğini bu şekilde duymuş olur. Oda kabul eder ise erkek ailesini alır ve kızı görmeye evlerine giderler. So

         İnsanların düşünüyor gibi yapıp aslında düşünmemeleri gibi bir durum vardır. İşte o insanlara özel bir yazım bu ve buradan onlara düşünmemelerini söylüyorum. Mış gibi yapmak yerine hiç yapmamak daha sağlıklı emin olabilirsiniz. Bu konuda karşınızdaki insandan önce kendinize dürüst olun.           Bu konu hakkında neden yazdığıma gelince günlük hayatta sık sık karşılaştığımız bir durum olduğu için yazıyorum. Çünkü bu biraz rahatsız edici olabiliyor. Tabi bilip anlayan insan için geçerli. Ne kadar mümkün olur bilmem ama en azından denemeye değer diye düşünüyorum. Bakalım kimler payına düşeni alacak. Ya da kimler gerçek anlamda kendine dürüst olacak.           Şimdi gelelim asıl mevzumuza ve bizi düşünüyormuş gibi yapan insanlara... Başta da belirttiğim gibi düşünüyormuş gibi yapmak yerine gerçekten düşünse ya insanlar bizleri, sizleri veya herkesi. Bunu yapmak çok mu zor acaba? Sizce de bu oldukça zor bir şey midir? Bana kalırsa değildir. Aksine oldukça kolay ve anlaşılır bir du