Kayıtlar

Kompozisyon etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kibirli İnsan Kimdir?

Resim
         Kibirli İnsan Kimdir?          Bu soruya eminim birçok cevap bulunur. Kendini beğenmiş, kendisinden başka birisine sevgi ve saygısı olmayan insan dersek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Çünkü bu tür insanlar kendisinden başka kimseyi önemsemez ve ciddiye almazlar. Tabi şöyle bir gerçeği de unutmamak gerekir ki kibirli insanları kimse sevmez ve kimse saygı duymaz. Her ne kadar onlar farklı olduğunu düşünseler bile. Kendilerini kandırmaktan başka yaptıkları bir şey yoktur.           Kibirli bir insanı uzaktan tanımak çok mümkün. Eğer ki bir ortamda iken kişi kendinden başka birini beğenmeyip ve kimseye saygı duymuyor ve sürekli olarak kendinden bahsediyor ise o kişi kibirli biridir. Aman uzak durun derim. Malum bu tür insanlardan size bir fayda gelmez. Aksine sizden alıp götürür. Sizde bunun farkına varmazsınız.          İnsanlar arasında etkileşim ve iletişim önemli bir şeydir...

İnsanoğlu Hep Daha Fazlasını İster.

Resim
         İnsan her zaman daha fazlasını ister. Bu insanın doğası gereği normal bir şeydir aslında. Fakat yetinememe durumu çok farklı bir durumdur. Bu da son zamanlarda oldukça fazla olmaya başladı. İnsan fazlasını ister doğru ama yetinmeyip, daha doğrusu elindekiler ile tatmin olmayıp fazlasını istemenin pek bir mantığı yoktur. Çünkü olsa da olmasa da kişi için bir değişim söz konusu olmaz. Bu yüzden önemli olan elindekiler ile yetinmeyi öğrenip sonradan üzerine eklemek gerekir. Yoksa pekte anlamlı olmuyor.          Her insan daha iyisini ister. Bu en doğal hakkıdır. Tabi bunu isterken şunlara dikkat etmek gerekir; yaşadığı anın ve zamanın kıymetini bilmesi gerekir. Yoksa zaman hızla akıp giderken onu durdurma ya da geriye sarma şansı olmayabilir. Daha iyisini isterken hırsla savaşırız ama yaşadığımız anı ve yaşadığımız güzellikleri görmezden gelme durumumuz çok olasıdır. Güzellikler hayatımızdan akıp giderken görmez isek bir daha onlar...

Damlaya damlaya göl olur.

Resim
        Bazen para biriktirmenin zor olduğunu ve az miktar ile bir kazanç elde edemediğimizi düşünür dururuz. Fakat bir zaman sonra bir bakmışız ki o az dediğimiz para bir artmış ve çoğalmış ki şaşırırız. Demek mesele miktar değilde zaman ile ilgili imiş. Bu da bize meşhur atasözünü hatırlatıyor; ''Damlaya damlaya göl olur.'' Evet bu söze bende katılıyorum. Bazı şeyler küçük görünür ama birleşince ne kadar büyük olduğu anlaşılır. Bu para olur veya başka bir şey olur. Bunu anlamak bazen zaman alabilir.          Peki sadece olumlu şeyler için mi geçerlidir bu söz. Tabi ki hayır yeri geldiğinde olumsuz şeyler de birikip artabilir. Size başta zararı dokunmaz görünen zamanla bir zarar verir ki siz ne olduğunu bile anlayamazsınız. Bu konuda daha dikkatli olmak gerekir. Her şeyi küçük görmemeli ve küçümsememeliyiz. Bazı şeyler az görünür ama toplu olunca şartlar değişebilir. Nasıl para topladıkça artar ise, aynı zamanda para yemekte israfa yol ...

Öfkeyle kalkan zararla oturur.

Resim
        Öfke, engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan kişiye ya da şeye yönelik saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen yoğun duygusal tepkidir. Aynı zamanda, doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen doğal ve evrensel bir duygusal tepkidir. Öfke, kişiler arası ilişkilerde sorunlara, boşanmaya, çalışma hayatında üretkenliğin, işlevselliğin bozulmasına, fiziksel ve ruhsal sağlıkta önemli sorunlara neden olabilmektedir.          Peki, öfkemizi tetikleyen nedenler nelerdir? Düşününce buna her zaman için bir sebep bulmamız pek mümkün değildir. Bazen anlık bir bakış ya da bir söz bile bizi öfkelendirebilir. Hatta hiç umulmadık bir anda patlamaya bile başlarız. Bu illa tanıdığınız veya geçmişten gelen bir öfke olmayabilir. Hiç tanımadığı insana bile öfkelenen nice insan vardır. Bunun herhangi bir sebebi olmak zorunda değildir.      ...

Derdini Söylemeyen Derman Bulamaz.

Resim
         Derdini söylemeyen dermanını bulamaz,  atasözünü duymuşsunuzdur. Sizce de öyle midir? Ben buna hem evet hem hayır cevabını veririm sanırım. Çünkü bazı dertler vardır paylaştıkça azalır iken bazı dertler ise daha çok iş açar başına. Tabi bunu kiminle paylaştığında çok önemlidir. Dert bu herkese söylenmez ki. Konu bizim özelimiz olunca daha da dikkatli oluyoruz belki. Bu yüzden de derdimizi paylaşmada biraz daha cesaretsiz davranıyoruz. Tabi güven sorunu bu duruma etki eder. Onun dışında korku da etki eder. Bu ve buna benzer şeyleri sıralamak mümkündür.          Peki, biz gelelim atasözümüze ve derdimizi paylaşınca azalan veya çare bulunan derdimize. Bazı dertler vardır birine demeden herhangi bir çaresi yoktur. Hatta gözümüzde o kadar büyük ve çaresi hiç yokmuş görünür ki, bu yüzden de paylaşmıyor olabiliriz. Aslında o anda bulunduğumuz dertten dolayı detaylı görme şansımız veya doğru yerden bakma şansımız olmadığ...

Gülmenin ve Tebessümün İnsan İlişkilerindeki Yeri Nedir?

Resim
          Gülmek ya da tebessüm, fizyolojide  özellikle ağzın iki kenarındaki ve gözlerin çevresindeki kasların hareketiyle oluşan bir yüz ifadesidir. Gülümseyen bir simaya veya sık sık gülümseyen kişiye mütebessim veya güleç denir.           Gülmek veya tebessüm etmek insanlar için yüreğimizin kapılarını açmak demektir. İçten ve samimi bir şekilde güldüğümüzde karşımızdaki insan bizdeki samimiyeti hisseder ve oda aynı şekilde tebessüm ederek karşılık verir. Tebessüm etmek sevginin ve hoşgörünün belirtisidir diyebiliriz. Tebessüm etmek insan ilişkilerinde vazgeçilmez bir parçadır. O olmadığında ilişkilerdeki samimiyet hızla gelişmez ve daha soğuk bir ilişki ortaya çıkar. Bu her tür ilişki için geçerlidir. Dışarda tanımadığınız bir insana içten bir tebessüm ile bakmanız bile ona ne kadar iyi gelecektir. Bunu tahmin bile edemezsiniz. Bazen basit sandığımız ve önemsemediğimiz bir yüz ifadesi bile insan için çok değerlidir....

Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

Resim
          Arkadaş seçimine önem verir misiniz? Cevabınız evet diye düşünüyorum. Sonuçta kimse istemediği ve duygusal paylaşımda bulunmadığı bir arkadaşlık istemez. Arkadaşlık demek bize yakın hissettiğimiz ve ortak duygu, düşünceleri paylaştığımız kişi olarak görürüz. Peki, o zaman arkadaş seçimimiz bizimde kim olduğumuzu açıklamaz mı? Yani kiminle arkadaşlık kuruyor isek bizde o kişiler gibi oluyoruz.          ''Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.'' sözüne katılır mısınız? Sizin arkadaşlarınızdan sizin kim olduğunuz ortaya çıkar mı? Yoksa tam tersi arkadaş çevresine mi sahipsiniz. Düşününce acaba doğru mu yoksa arada farklı olabilir mi diye düşünmüyor değil insan. Sonuçta her arkadaş ve çevre ortak olmuyor ve farklı özelliklere sahip arkadaşlıklar da kurulabiliyor. Demek içinde başka özellikleri vardır insanın. Belki de gizli saklı özellikler ve bunlar da kurduğu arkadaşlık sayesinde öğrenilir.   ...

Dünyada hiçbir dost, insana kitaptan daha yakın değildir.

Resim
         '' Dünyada hiçbir dost, insana kitaptan daha yakın değildir.'' sözüne sonuna kadar katılıyorum. En umutsuz veya en mutlu anınızda yanı başınızda duran ve sadece siz istediğinizde sizinle olan bir dosttur. İstenmediğinde sizi zorlamayan herhangi bir tepki vermeyen ama her zaman yakınınızda duran dosttur. Bu yüzdendir belki de vazgeçilmez oluşu.           Kitap bir insana en güzel hediyedir. Tabi bunu bilen ve gören için geçelidir. Yoksa kitap sevmeyen ve hayatına almayan birinin bunu anlaması pek mümkün değildir. Size koşulsuz varlığı ile yanınızda duran bu güzel dostu fark etmiyor iseniz yapacak pek bir şeyde yoktur aslında. Kitabı sevmek ve hayatının her noktasında yer etmesini istemek ayrı bir hassasiyet gerektirir. Bunu herkes başaramaz.          Sakin ve güzel bir adada yaşadığınızı hayal edin. O zaman yanınıza alacağınız ilk beş şey ne olurdu. İlk beş arasında kitabın olması muhakkak gereklidir...

Zor, imkânsızdan kolaydır.

Resim
          Zor, imkansızdan kolaydır...          Ne kadar da doğru bir söz değil mi? Zor ama imkansız değil der gibi. Belki de bize bunu demek istiyordur ama biz o yönden bakmaya zorlanıyoruz. İmkansız bulduğumuz şeyler üzerinde fazla durmayız ve çabuk pes edebiliriz. Ama zor görünen şeylerden hemen vazgeçmeyiz ve elinde sonunda onu elde ederiz.           Bana kalsa zor diye bir şey yoktur. Hatta imkansız diye bir şeyde yoktur. Sadece çabasız ve hemen elde edilmeyen şeyler vardır. Yani insan istedikten sonra olmayacak şey yoktur. Bazı şeylere gücümüz yetmez belki ama istedikten sonra eminim onları bile kazanır elde ederiz. Yeter ki isteyip ona göre hareket edelim. Biz istedikten sonra önümüzde bir engel de kalmaz. Tek engel kendimiz olduğunu unutmayalım. Biz kendimize engel olmadıkça kimse bize engel olmayacaktır.          Bir insan ne isterse onu yapabilir. Bazen zor görünen şey...

Verilen Bir İşi Zamanında Yapmanın Önemi

Resim
        Her şeyin bir zamanı vardır. Bu zaman dışında yapılan ne olursa olsun yeteri kadar verim alamayız. Bu bir kitap olabilir, bir film olabilir veya bir gezi olabilir. Bunları zamanı gelmeden ya da zamanı geçtikten sonra yapmak istenilen etkiyi veremeyeceği için verimli gelmeyecektir. Daha doğrusu istenilen duyguyu yansıtmayacaktır. Kitapların da bir zamanı var diye düşünüyorum. Her kitap belli bir yaş ve dönemde okunmalıdır. Gençlik yıllarında okumadığın bir kitabı yaşın ilerlediği zaman okuduğunda, genç olduğunda alacağın mesajı almak için artık geç kalmış olabilirsin. Şunu yapabiliriz bazı kitapları bir kaç dönemde tekrar okuyabiliriz. O zaman fark etmediğin yeni mesajları görebilirsin. Ama ertelemek kitap için de olsa belli kayıplar yaşanabilir. Keşke daha önce okusa idim dediğiniz bir kitap var ise ne demek istediğimi anlarsınız. O yüzden keşke dememek adına okumak istediğiniz kitapları muhakkak okuyun. Sonra okumak için zaman olmayabilir. Bir film içi...

Yarım Kalmak...

Resim
           Yarım kalmak...          Yarım kalmak, insanın tamamlanması ve eksik kalması demektir. Kişinin kendisini sürekli olarak tamamlanmayacağı hissi doğar. Yarım kalmak ya da yarım bırakılmanın kişi üzerinde olumsuz etkisi çok fazladır. Kendini eksik hissetmesi ve bunu bir türlü tamamlamaması hayatında olumsuz etkilere neden olur. Bu da yaşam sürerken daha zorlanmasına neden olur.               Peki, gel gelelim yarım bırakılmanın insandaki etkisine. Birinde bu duygu olduğunda haksızlığa uğramış gibi hisseder. Bazen de hakkettiğini düşünür. Sonuçta yaşadığı şeyin mantıklı bir açıklaması yoktur. Biri tarafından yarım bırakılmak, özellikle sevdiğiniz biri tarafından yarım kalma hissi çok kötüdür. Bunun tamiri de biraz zor ve aşılması pek mümkün olmayan bir duygudur. O kişi ya da bir başkası tarafından tamamlanmadıkça da kişi kendini her zaman eksik görür. Ne kadar zor değil mi? Bir başkasın...

Büyüklerimizin Neden Çoğu Zaman Dedikleri Doğru Çıkar?

Resim
            Sizce büyüklerimizin neden çoğu zaman dedikleri doğru çıkar? Hiç bu konuda düşündünüz mü? Yani haklı olmaları ve baştan biliyor olmaları biraz enteresan değil mi? Bana da bazen şaşırtıcı gelebiliyor. Sanırım bunun cevabı tecrübe olacaktır. Ben böyle düşünüyorum. Başka türlü açıklama yapmak pek mümkün değil sanırım. Çünkü onlar şuan gittiğimiz yol üzerinden daha önce geçtiler. Tabi yolun şekli, uzun veya kısa oluşu, hatta görüntüsü değişmiş olabilir. Belki de zaman dilimi de çok farklı ama benzer şeyler yaşadıkları çok kesin. Tahmin edebilmek için daha önce onu bilmek ve anımsamak gerekiyor. Bunları bilmeden bir yorumda bulunmak mantıklı gelmiyor. Bilmediği bir konuda haklı olamaz bir insan. En azından o konu hakkında bir fikri ve tecrübesi gerekiyor. Öteki türlü anlamsız ve gerçekçi olmuyor.          Peki, şimdi gelelim asıl soruya büyüklerimizin çoğu bu konuda haklı olsa bile biz o noktada onlar gibi düşünüyo...

İki Dinle, Bir Söyle!

Resim
          Dinlemek, söylemekten daha fazla olmalıdır. Ne kadar çok dinlenir ise o kadar çok anlamlı olur. Çok konuşup anlamadan dinlemeden söylenen şeylerin pek değeri ve önemi olmuyor. Bu yüzden insan daha çok dinlemeli. Belki ondan bu atasözü ortaya çıkmıştır. İnsan iki dinleyip, bir söylemeli. Buna dikkat ettiğinde daha güzel olur.           İnsan dinlemek yerine konuşmayı ve karşısındaki insanı anlamamaya odaklandığında, söylediklerinin pek bir anlamı olmaz. Önce dilemeli daha sonra konuşmalı insan. Kim bilir ondandır insanda iki kulak bir ağız olması. Demek daha çok dinlemeli ve az söylemeliyiz. Konuşurken söylediğimiz şeylere ve kurduğumuz cümlelere dikkat etmemiz gerekiyor. Ağzımızdan çıkan sözleri bizde duyarız ve dinleriz. Çok konuşmak bir marifet değildir. Tam tersi insanlar çok konuşanı sevmez ve geveze olarak nitelendirir. Tabi bu herkes için geçerli bir şey değildir. Kimi insan konuşurken her cümlesi ile anlam veri...

Son Pişmanlık Fayda Vermez.

Resim
        Son pişmanlık fayda vermez,  atasözünün manası iş işten geçtikten sonra pişman olmanın herhangi bir yararı yoktur demektir. Burada önemli olan unsur pişman olmadan önce bunu fark edip değiştirmektir. Sonrasında yapılan şeylerin etkisi maalesef ki yoktur. Geç kalınan bir özür gibi.          Bazı olaylarda düşünmeden ya da farkında olmadan ani kararlar alabiliyor insan. Tabi sonuçlarını hesaplamadığı için de ne ile karşılaşacağı pek bilinmiyor. Sonrasında yanlış yolda olduğunu anlıyor ama bunun için geç olduğundan artık bir önemi de kalmıyor. Kişi baştan vereceği kararda çok iyi düşünmeli ve sonuçlarını hesaplamalıdır. Sonrasından bunu değiştirme gibi şansı olmayabilir. Buna ne kadar dikkat edersek o kadar iyi olur bizim için.          İnsan özellikle söyledikleri sözlere dikkat etmelidir. Ağzından çıkan sözün geri telafisi yoktur. Bazen farkında olmadan ya da bilerek isteyerek bazı sözler sarf ederiz. Ama...

Tatlı Dil, Her Kapıyı Açan Sihirli Bir Anahtardır.

Resim
        Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır, cümlesi ne kadar güzel ve doğru değil mi? Bir şeyi söylerken ya da isterken kullandığımız dilin önemi çok fazladır. Buna ne kadar dikkat edersek o kadar kazançlı oluruz.  Örneğin; anne veya babanızdan bir isteğiniz var, biraz para gibi. Bunu ilk olarak nasıl istersiniz, bir düşünün bakalım. '' Baba veya anne bana para ver. '' demek ile '' Babacım veya annecim benim biraz paraya ihtiyacım var, sizden biraz alma şansım var mı? '' demek arasında ne kadar fark var değil mi? İlk istenilene olumlu cevap verilir mi bilmem ama ikinci söyleşe olumlu cevap alınacağı kesindir. Tatlı dilli olmak her zaman bize artı puan verir.           Tatlı dilli olunca ortamlarda da kendimizi daha çabuk belli eder ve daha hızlı adapte oluruz. Öz güvenimizin artmasına ve daha çok sevilmeye iter bizi. Buda üzerimizde olumlu bir etki yapar. '' Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.'' diye bir atasözümüz ...