Pelişin Dünyası

          Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "Kendimize benzeyen arkadaş mı, benzemeyen arkadaş mı seçmek daha keyifli?"         Arkadaş seçimlerinde genel olarak dikkat ederiz. Bende bu konuda oldukça dikkatli ve seçiciyimdir. Öyle herkes ile arkadaş olamam. Sohbet muhabbet ederim ama yakın görmem kolay olmaz ve zaman tanırım. Zaman gerekli diye düşünüyorum bir kişiyi daha yakından tanımak için. Sonuçta o kişi ile bir şeyler paylaşılacak ve bir şeyler öğrenilecektir. Tanışmadan bu arkadaşım demek kolay olmasa gerek.           Peki, arkadaş seçiminde neye dikkat ederiz. O kişinin bize benzemesine mi yoksa daha çok benzememesine mi? Bu tartışmaya açık bir konudur bana kalırsa. Benzeyen yönler

        Blogları Canlandırma Projesi  etkinliği ile tekrar karşınıza çıkıyorum. Bu etkinlik oldukça güzel ve de verimli. Bu etkinlik ile birlikte her ay seçilen tema üzerine kitap, film, dizi, belgesel, anime, program, podcast, manga olarak ne var ise izliyor veya okuyoruz. Sonrasında bununla ilgili bir yazı yazıyoruz.           Ağustos ayının teması; savaş, tarih ve yolculuk idi. Tarih üzerine bir şeyler bulmak çok mümkün. Oldukça geniş bir konusu var. Savaş için de aynı şey geçerli ne yazık ki. Malum dünya da bitmeyen savaşlarımız var. Sanırım bitmekte bilmeyecek. Yolculuk konusunda da oldukça eğlenceli şeyler çıkacağına inanıyorum. Fakat ben bu ay seçimimi üzülerek savaştan yana yapıyorum. Savaş ile birlikte yok olan hayatların anısı niyetine belki de. O yüzden benim için hassas ve özel bir konu bu. Savaş için ''Beyaz Kasımpatı'' kitabını size yorumlamak istiyorum.                   Beyaz Kasımpatı- Mary Lynn Bracht          Kitap İkinci Dünya Savaşı dönemini anlat

        Kelime Oyunu ile karşınıza çıkıyorum. Bu etkinlik ile her hafta 5 kelime veriliyor. Daha sonra bu kelimelerin içinde bulunduğu öykü, deneme, şiir gibi bir yazı yazıyoruz. Bu etkinliğe herkes katılabilir. Aynı zamanda herkes 5 kelime de verebilir. Bakalım ilk denemem nasıl olacak. Umarım beğenirsiniz. 😊💚🌸                   Haftanın kelimeleri: İksir - Ağrı - Ter - Asistan - Eşsiz         İksir:  1. Eskiden, içeni ölümsüzleştirmek, herhangi bir madeni altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan, ne olduğu bilinmeyen düşsel sıvı. 2. İçe ferahlık veren ilaç ya da içecek.         Ağrı: Gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan veya bu şekilde tanımlanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir.         Ter: İnsanların derilerinde bulunan ter bezlerinden bir miktar su ile birlikte çözünmüş katıların salgılanmasıdır.         Asistan: Bir uğraşta, ustaya ya da işi yapana yardım eden, yardımcı.         Eşsiz:  Eşi olmayan ya da eşi yanında bulun

         Bir başlık bu kadar mı kötü olabilir. Peki, yukardaki fotoğrafa ne demeli? Birde bunun video versiyonu var. İzleyince ne kadar kötü oldum anlatamam. Bir baba için en zor an nedir diye sorarlarsa bu videodaki andır derim. Babanın düştüğü duruma mı üzülsem, kucağındaki küçük kız çocuğuna mı ya da yanındaki kadının korkusuna mı bilemedim. Konu her ne olursa olsun bu video beni derinden etkiledi.          Şimdi bu yazının nedenini yazayım. Bu bir haber ve oldukça dikkat çekici. Bu olay Brezilya'da gerçekleştir. Avukat olduğu bilinen 46 yaşındaki Andr é Ribeiro'nun arabasından indikten sonra arkada bir kadının kucağında küçük kız çocuğu ile birlikte oturmaktadır. Arka koltukta oturan kadından küçük kız çocuğunu alır ve kadın da arabadan iner. Bu esnada arkalarından yaklaşıp silah doğrultan adam ile karşı karşıya kalırlar. Silah doğrultan adam ile göz göze geldikten bir kaç saniyenin ardından sonra avukat  Andr é Ribeiro, küçük kızını yanında bulunan kadına teslim eder. Heme

          Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "İyi dinleyen mi iyi, güzel konuşan mı daha iyi arkadaştır?"          Arkadaş deyince beklentimiz yüksek olur genelde. En iyisi olsun diye isteriz. Tabi bu her zaman mümkün değildir. Arkadaşların kimisi iyi dinler iken kimisi de güzel konuşur ve güzel tavsiyeler verebilir. Ama o anda hangisine ihtiyaç duyduğun önemlidir. İnsan kimi zaman konuşmak ister iken, kimi zaman da sadece dinleyen olmak ister. Bana kalırsa nabza göre bunu tutturmak en güzelidir. Dinlemesi gereken yerde dinlemesini bilecek, konuşması gerektiği yerde de bir güzel konuşacak.           Peki, gel gelelim bu ikisi bir arada olabilir mi? Her zaman mümkün değildir. Biri var iken bi

            İki seçenek arasında kaldığınız oldu mu? Bir elbise alırken çok sevdiğiniz iki renk var ve birini seçmek durumunda kalınca ne yaparsınız? Basit gibi görünen ama oldukça meşakkatli bir seçim olduğu kesin. Bir de bunun üzerine karar vermede zorlanan biri iseniz o zaman durum daha da karışır ve seçim yapma konusunda daha da zorlanırsınız.         İkilem ya da dilemma olarak bilinen bu iki kelime mana olarak; ikisi de kesin olarak kabul veya tercih edilemeyen iki olasılıklı bir çelişki durumunu ifade etmekte kullanılır. İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla da iki seçenekten birini seçmeye zorlayan tartışma, sorun veya usa vurma durumudur. (Usa vurma;  Akıl süzgecinden geçirme, muhakeme . Bilinen veya doğru olarak kabul edilen belirli önermelerden başka önermeler çıkarma, uslamlama, muhakeme.)         Bir ikilem meydana geldiğinde, bir kişi istenen iki seçenek veya aksine, istenmeyen iki seçenek arasında zor bir seçim yapmak zorundadır. Hani yukarda elbise örneğ

          Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "Hayatta başarı nereden gelir? Risk almak ve şanstan mı yoksa detaylı planlamadan mı?"         Başarı, gücü kendinden alabilmek, kendi ayakları üzerinde durabilmektir. Aynı zamanda başarı, hiç yılmamak, azimli ve kararlı olmaktır. Kendi yazgısını kendi çizebilmektir. Başarı, istediği ve düşündüğü her işin üstesinden gelebilmektir. Başarı için daha nice şeyler demek mümkündür. Kişi istediği sürece yapamayacağı şey yoktur. Buna inanan biriyim. Şans her zaman mümkün olmaz ama başarı ve azim ile yapılmayacak şey yoktur. Sonuçta herkes istediği evde veya hayata doğmuyor. O yüzden şans her zaman kendisinden yana olmayabilir.          Bir insan başarılı

        Blogları Canlandırma Projesi  etkinliği ile ilk kez karşınıza çıkıyorum. Bu etkinlik oldukça hoşuma gitti ve denemeye karar verdim. Bu etkinlik ile birlikte her ay seçilen tema üzerine kitap, film, dizi, belgesel, anime, program, podcast, manga olarak ne var ise izliyor veya okuyoruz. Sonrasında bununla ilgili bir yazı yazıyoruz.           Temmuz ayının konusu komedi, mizah ve/veya Alman Edebiyatı'ydı. Komedi, mizah türünden bir şeyler bulmak oldukça kolay oldu. Malum geniş bir çerçevesi var. Aynı zamanda Alman Edebiyatı içinde geçerli. Fakat ben tarafımı komedi, mizah tarafından seçtim. Daha eğlenceli olur diye düşündüm.  Komedi türüne örnek olarak yerli film olan  ''Müjdemi İsterim'' filmini   seçtim.                 Müjdemi İsterim (4,7/10 imdb)           Film komedi türünde olmak ile birlikte, Olcay Onur Kaya ve Ömer Faruk Yardımcı'nın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini ise Ömer Faruk Yardımcı'nın yaptığı film oldukça güzel. Film 18 Kasım 2022

          Depremi yaşayan insan için ciddi bir travma olduğu gibi, kayıp yaşayan insanlar için ise derin bir üzüntüye neden olur. Yaşamadan da seni etkileyen ve kaygılandıran bir durumdur deprem. Onun kendi korkusu ve etkisi vardır. Ülkemiz jeolojik olarak deprem bölgesinde bulunmasından dolayı bu doğal afetin yaşanması çok olasıdır. Yaşandığı halde etkisi her daim taze ve kötüdür. Belki de bu yüzden de korkuyoruz. Hatta bu yetmez gibi psikolojik olarak da derinden etkiliyor bizleri. Bunun düzelmesi ve toparlanması da çok zaman alabiliyor.         Deprem travması yaşayan birçok insan bunu atlatırken epey çaba sarf ediyor. Deprem travması kişinin fiziksel veya ruhsal olarak kişinin bütünlüğünü tehdit eden bir olaydır. Deprem travmasını, depreme direkt ya da dolaylı yoldan maruz kişilerin yaşadığı bir travmadır.         Peki, deprem psikolojisi nedir? Doğal bir afet olan deprem kişilerde şok, çaresizlik, şaşkınlık, güçsüzlük, güven kaybı, öfke ve en önemlisi  de ölüm korkusu gibi duygu

           Ağaç Ev Sohbetleri,  her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerinizi yazıyorsunuz. Sizde bir blog yazarı olarak bu etkinliğe katılmak isterseniz, haftalık konular hakkında yazarak veya haftalık bir konu belirleyerek dahil olmanız yeterlidir.           Bu haftanın konusuna gelirsek;           "Ünlü sporcular ve eğlence sektörü ünlüleri ve modeller çok para kazanıyorlar. Böyle yüksek geliri hak ediyorlar mı?"         Bana kalırsa kısmen hak ediyorlar, kısmen de fazla buluyorum diyebilirim. Hak ettiklerini düşünmemdeki sebep onların özel hayat denilen şeyin aslında olmamasından kaynaklıdır. Kendilerine ait bir düşünce veya hayat belirlemesi bile yaparken tüm medya tarafından bilinmesi ve gizli kalma durumunun olmasıdır. Tabi bu yeterli bir sebep değildir. Ama şöyle düşününce; o kişi bunun uğruna fazla kayıpta verebiliyor. Hayatını şekillendirirken de medya olayını hesaba katması lazım. Yaşadığı hayatı bile istediği gibi yaşadığını sanmı

         Bugün arkadaşım ile konuşur iken bu cümle geçti; ''Telli duvaklı gelin.'' Bunun üzerine muhabbetini yaptık. Daha sonra bu cümle neden var, herhangi bir hikâyesi var mı diye merak ettik. Şimdi onunla ilgili öğrendiğim bir kaç bilgiyi sizinle paylaşmak isterim. Zaman içerisinde eski gelenek ve görenekler önemini kaybetmişken, hala eskisi gibi devam eden yöreler de mevcut. Tabi bu sayı gittikçe azalıyor. Bu da artık geçmişte olan bazı geleneklerimizi de alıp götürüyor.          Şu anki zamanda evlenen gelinlerde tel takılma durumu yok maalesef. Bu artık eskide kaldı desek doğru olur sanırım. Eskiden gelin başlarından bellerine kadar inen simli, gümüş renkli uzunca olan sırmalar yani teller takılırmış. Bu tellerin sebebi ise düğüne gelen yakın akraba ve arkadaşlar arasında bekâr olan genç kızlara tellerden koparıp vermek için imiş. Bunun sebebi de bekâr genç kızların kısmetlerinin açılıp evlenmeleri için dilek niyetinde olurmuş. Birde bu tellerin şans getirdiklerin

          Su, iki hidrojen ile bir oksijen atomunun birleşiminden oluşan, doğal sıcaklıkta sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz ve tatsız bir maddedir. Su, Dünya üzerinde bol miktarda bulunur. Tüm canlıların yaşaması için vazgeçilmezdir. Doğada su katı, sıvı ve gaz hallerinde bulunur.          Su önemli bir besin kaynağıdır ve insan vücudu için de önemli bir rol oynar. Yiyecek olmadan birkaç haftaya kadar yaşayabilir iken, su olmadan ise uzun süre yaşamamız pek mümkün görünmüyor. Vücudumuzdaki bütün organların sağlıklı bir şekilde çalışması için suya oldukça fazla ihtiyaç duyarız. Aynı zamanda insan vücudu su depolayamaz. Her nefes alıp verişimizde, terlediğimizde, idrar veya dışkı yolu ile su kaybı yaşarız. O yüzden de sürekli olarak su takviyesi yapmamız gerekiyor.           Peki, hayatımız için bu kadar değerli olan suyu günde ne kadar içiyoruz? Buna cevap olarak sadece susadığımız zaman içiyoruz ise çok yanlış olur. Çünkü susadıkça içilen su yeterli olmayabilir. Özellikle yaz

        Kimseye Anlatma Hikâyesi           Bu hikâyeyi ilk okuduğum zaman ne kadar anlamlı ve güzel diye düşündüm. Acaba bizde böyle derinlemesine düşünüp buna göre bir cevap verir miydik diye de aklımdan geçirmedim değil. Fakat o anı yaşamadan bilemedim. Şimdi gelelim hikâyemize;               Bir gün çölde sıcak altında devesi ile birlikte yürümekte olan bir derviş yolda ilerler iken, karşısına çok zor hareket eden ve susuzluktan ölecekmiş gibi görünen bir adam çıkar. Derviş bu duruma çok üzülür ve adama yardım etmek ister.          Adam dervişi gördüğü gibi ayaklarına sarılarak; ''ALLAH rızası için biraz su.'' diye yalvarmaya başlamış. Derviş hemen devesinden inmiş ve yanında bulunan suyundan vermiş.           Suyunu içip kendine gelen adam dervişi iterek düşürmüş. Derviş başta adamın bunu neden yaptığını anlamamış ama sonra adam hemen deveye atlayınca niyetini anlamış. Deveye atlayıp kaçmaya başlamış. Tabi derviş ona herhangi bir tepki vermek yerine arkasından sesle

          Ağaç Ev Sohbetleri, her hafta bir sohbet konusu belirlenip o konu hakkında duygu ve düşüncelerini yazıyorsunuz. Bu etkinliğe ilk kez katılıyorum. Fakat oldukça dikkatimi çekti. Bakalım nasıl devam edecek. Bunu ilerleyen zaman içerisinde görmek mümkün. Sizde bir blog yazarı iseniz ve haftalık konular hakkında yazmak isterseniz etkinliğe katılabilirsiniz.            Bu haftanın konusuna gelirsek;         ''Evlerin, arabaların pencerelerinden çöp atanlara, yürürken yere çöp atanlara para cezası verilmeli mi?''          Bana kalırsa verilmeli. Tabi bu para cezası olmamalı. Aksine o çöpleri toplama cezası olmalı. O zaman belki yaptığı şeyin ne kadar yanlış olduğu gerçeğinin farkına varır. Tabi bu bilinçli biri için geçerli. Malum bilinçli biri olsa idi bunu yapmaz idi. Ama eğitim ile bunun değişeceğine inanıyorum. Yoksa da zorunlu haller de bu değişime neden olabilir.           Bir insanın kötü alışkanlığı olması demek o kişinin kötü olduğu anlamına gelmiyordur. F