Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kardeşimin Hikâyesi - Zülfü Livaneli (Kitap)

Resim
          Kitap başlangıcı İstanbul'un Çatalca ilçesinin bir köyünde geçiyor. Bu köyde bir gün bir cinayet işleniyor. Bu cinayetin kim tarafından işlendiği araştırılması üzerine gelen giden çok olur. Bu konu gazetecilerin de dikkatini çeker. Köye gazeteciler gelir ve olayı araştırmak için ev ev dolaşırlar. Bu evlerden birinde tek başına oturan emekli inşaat mühendisi Ahmet Arslan'ı da gazeteciler rahat bırakmamıştır. Ahmet Arslan'ın bir de bir köpeği vardır.          Gazeteciler köyde yaşayan ve tanınan biri olan Arzu Kahraman'ın cinayetiyle ilgili araştırma yapmak ve katilin kim olduğunu bulmak isterler. Ahmet Arslan cinayetten bir gece önce verilen davette Arzu Kahraman ile birlikte  bulunduğu için oklar ona doğru çevrilmiştir. Son anlarına şahit olduğu için daha çok soru sorulmasına sebep olmuştur. Daha sonra genç ve güzel bir gazeteci Ahmet Arslan'ın evine gelir ve öldürülen Arzu Kahraman hakkında soru sormak istediğini söylemiştir. Başta kabul etmeyen Ahmet Ars

Verilen Bir İşi Zamanında Yapmanın Önemi

Resim
        Her şeyin bir zamanı vardır. Bu zaman dışında yapılan ne olursa olsun yeteri kadar verim alamayız. Bu bir kitap olabilir, bir film olabilir veya bir gezi olabilir. Bunları zamanı gelmeden ya da zamanı geçtikten sonra yapmak istenilen etkiyi veremeyeceği için verimli gelmeyecektir. Daha doğrusu istenilen duyguyu yansıtmayacaktır. Kitapların da bir zamanı var diye düşünüyorum. Her kitap belli bir yaş ve dönemde okunmalıdır. Gençlik yıllarında okumadığın bir kitabı yaşın ilerlediği zaman okuduğunda, genç olduğunda alacağın mesajı almak için artık geç kalmış olabilirsin. Şunu yapabiliriz bazı kitapları bir kaç dönemde tekrar okuyabiliriz. O zaman fark etmediğin yeni mesajları görebilirsin. Ama ertelemek kitap için de olsa belli kayıplar yaşanabilir. Keşke daha önce okusa idim dediğiniz bir kitap var ise ne demek istediğimi anlarsınız. O yüzden keşke dememek adına okumak istediğiniz kitapları muhakkak okuyun. Sonra okumak için zaman olmayabilir. Bir film içinde bu geçerlidir. Filmi

İnsan Hayatı Sınırlıdır, Sınırsız Olan Bilgidir.

Resim
          İnsan hayatının sınırlı olduğunu, bilginin ise sınırsız olduğunu biliriz. Bilgi, genellikle, geçerliliği veya doğruluğu varsayılacak şekilde mümkün olan en yüksek kesinlik derecesi ile karakterize edilen, kişiler veya gruplar için mevcut olan bir dizi gerçek demektir. Bilginin tanımı kullanıldığı alana ve bakış açılarına göre farklılık göstermektedir. Bilgi, ucu bucağı olmayan bir şeydir. İnsan hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden insan hayatı sınırlı iken bilgide sınır tanınmaz. Bilginin çokluğu ile insan hayatının yaşam kalitesi de o derece artar. Ne kadar çok bilirsek o kadar kaliteli yaşarız.          İnsan yaşamı boyunca öğrenmeye ve öğrendiklerini hayatına uygulamaya çalışır. Tabi bunu bütün hayatına sığdırma ve yaşatma imkânı yoktur. Çünkü bilginin bir sınırı yoktur. Haliyle de bir insan yaşamı boyunca bilginin bir kısmını hayatında öğrenip uygular. Tabi bunu genişletip büyütmek bizim elimizde. Daha çok bilgi öğrenmek ve sınırımızı zorlama konusu bize bağ

Yarım Kalmak...

Resim
           Yarım kalmak...          Yarım kalmak, insanın tamamlanması ve eksik kalması demektir. Kişinin kendisini sürekli olarak tamamlanmayacağı hissi doğar. Yarım kalmak ya da yarım bırakılmanın kişi üzerinde olumsuz etkisi çok fazladır. Kendini eksik hissetmesi ve bunu bir türlü tamamlamaması hayatında olumsuz etkilere neden olur. Bu da yaşam sürerken daha zorlanmasına neden olur.               Peki, gel gelelim yarım bırakılmanın insandaki etkisine. Birinde bu duygu olduğunda haksızlığa uğramış gibi hisseder. Bazen de hakkettiğini düşünür. Sonuçta yaşadığı şeyin mantıklı bir açıklaması yoktur. Biri tarafından yarım bırakılmak, özellikle sevdiğiniz biri tarafından yarım kalma hissi çok kötüdür. Bunun tamiri de biraz zor ve aşılması pek mümkün olmayan bir duygudur. O kişi ya da bir başkası tarafından tamamlanmadıkça da kişi kendini her zaman eksik görür. Ne kadar zor değil mi? Bir başkasının senin üzerindeki olumsuz etkisi bazen bütün yaşamına etki edebiliyor. O hayatına devam eder

Büyüklerimizin Neden Çoğu Zaman Dedikleri Doğru Çıkar?

Resim
            Sizce büyüklerimizin neden çoğu zaman dedikleri doğru çıkar? Hiç bu konuda düşündünüz mü? Yani haklı olmaları ve baştan biliyor olmaları biraz enteresan değil mi? Bana da bazen şaşırtıcı gelebiliyor. Sanırım bunun cevabı tecrübe olacaktır. Ben böyle düşünüyorum. Başka türlü açıklama yapmak pek mümkün değil sanırım. Çünkü onlar şuan gittiğimiz yol üzerinden daha önce geçtiler. Tabi yolun şekli, uzun veya kısa oluşu, hatta görüntüsü değişmiş olabilir. Belki de zaman dilimi de çok farklı ama benzer şeyler yaşadıkları çok kesin. Tahmin edebilmek için daha önce onu bilmek ve anımsamak gerekiyor. Bunları bilmeden bir yorumda bulunmak mantıklı gelmiyor. Bilmediği bir konuda haklı olamaz bir insan. En azından o konu hakkında bir fikri ve tecrübesi gerekiyor. Öteki türlü anlamsız ve gerçekçi olmuyor.          Peki, şimdi gelelim asıl soruya büyüklerimizin çoğu bu konuda haklı olsa bile biz o noktada onlar gibi düşünüyor muyuz? Yani onların söylediklerinin doğru çıkması bizi etkiliy

Bir İdam Mahkûmunun Son Günü - Victor Hugo (Kitap)

Resim
          Kitap isminden dolayı oldukça dikkat çekici. Kitabın adını okurken, insan içinde yazılan şeyleri merak ediyor. Bende böyle etkilemişti. Konusunu oldukça merak etmiştim. İçeriğini okudukça da iyi ki okudum dedim. Oldukça güzel yazılmış ve derin ruhsal analizler mevcut. Yazarın bunu size olduğu gibi hissettirmesi ayrıca güzel. Tabi etkisinin verdiği dehşette bir başka oluyor. Düşününce gerçekten sizde kötü oluyorsunuz. Şimdi kitabımıza gelelim.           Kitabın başkahramanı olan kişi bir insanın ölümüne neden olduğundan dolayı mahkemeye çıkar. Mahkeme öncesi cinayetin bir kaza olduğunu düşündüğünden kendisinin idam cezası değil de kürek cezası alacağını düşünmektedir. Tabi bu umduğu gibi olmaz. Mahkeme kürek cezası yerine idam cezası verir. Verilen bu karara avukatı itiraz etmek isterken kahramanımız buna izin vermez. Çünkü cezasını kabul etmiştir. Cezayı aldıktan sonra altı hafta boyunca bu cezayı beklemektedir. Daha doğrusu altı hafta boyunca ölümü bekliyor desek daha doğru

Annesinden Randevu İsteyen Çocuğun Hikâyesi

Resim
          Annesinden randevu isteyen çocuğun hikâyesini okuduğum zaman biraz etkilendim. Daha doğrusu bunu genel olarak düşündüm ve etkisini hissettim. Bazen bizlerde hayatımızdaki değer verdiğimiz insanlara zaman ayırmadığımızı far ettim. Yani hayat telaşına kapılırken akan zamanın farkında olamıyoruz. Bu da bizim çevremizdeki insanlardan uzak durmamızı ve onlara zaman ayırmamamızı neden oluyor. Belki niyetimiz bu değildir ve sadece hayatımıza devam edebilmek adına uğraş olsa da gerçek çok farklıdır. Tabi bunu o anda fark etmemiz pek mümkün değildir. Öyle kaptırıyoruz ki kendimizi işe dünyada neler oluyor, neler bitiyor kaçırabiliyoruz. Bunlara dikkat edip ikisini bir arada götürmeye gayret göstermemiz gerekir. Yoksa bizde ilerleyen zamanda eksilir ve yarım hissederiz. Hatta onu geçtim bazı şeyler için de geç kalmış oluruz. Şimdi hikâyeyi anlatım size;         Küçük kız eve gelen annesine seslenerek: '' Anne, bugün kreşte ne oldu biliyor musun?'' diye sorar. Annesinden

Arazi Kavgası Ölümle Son Buldu. (Haber)

Resim
        Arazi kavgası ölümle son buldu , ne kadar kötü bir başlık değil mi? İnsan okurken bile tüyleri diken diken oluyor. Bu durumun hala yaşanıyor olması beni dehşete düşürüyor. İnsanın maddiyat ve mal uğruna yaptıklarına akıl sır erdirilmiyor. Haberleri okurken dikkatimi çekti ve açıp okumaya başladım. Okuduğumda da ne kadar kötü olduğumu anlatmam mümkün değil sanırım. Çünkü bu ölümle sonuçlanan kavgaya eş değer kelimeler bulamıyorum. İnsanların bu duruma düşmesi de beni çok fazla üzdü.           Peki, ne oldu şimdi? Arazi kime kaldı ya da ne uğruna kaldı? Şimdi kalanlar o araziden hayır görecek mi? Gidenlerin yerini doldurdu mu? En önemlisi canı almasına değdi mi? İnsan canı bu kadar değersiz olmamalı. Ne uğruna olursa olsun bu kadar kör olmamalı ve öfkeye kapılmamalı. Çok yazık, gidenler için de kalanlar için de. Arazi yine yerinde ve olduğu gibi kalacaktır. Artık kimseye de bir faydası dokunmayacaktır.           Mal, mülk insanı mutlu eder inanırım. Daha doğrusu paranın insanı mu

Yaz İle Gelen Enerji

Resim
         Mevsimlerden  yaza  giriş yaparken bizim üzerimizdeki etkisini hissetmemek pek mümkün olmasa gerek. Sanki kışın o soğuk ve kasvetli yorgunluğunu da çıkarıp, öyle yaza giriş yapıyoruz. En azından ben öyle hissediyorum. Kışın bitmesi ile eğer aradaki bahar aylarını da geçer isek yaza doğru geçişlerde montun bir anda atılması ve yüklerimizden kurtulmamız ile hafiflemiş gibi hissederim. Yazın verdiği o enerji ve güzelliği en derinden hissederim. Güneşin içini ısıtacak kadar hatta daha fazla olan o sıcak enerjisi ile bir başka oluyor insan. İçimizin ısınması ile daha mutlu ve umutlu olmaya başlıyoruz.          Yaz ile birlikte mutluluğun artması ile içimizin kıpır kıpır olması da bir başka oluyor. Güzel duygu ve düşüncelerin de sana gelmesini sağlıyor. Yaz ile için bir hoş olur. Senin üzerindeki ağırlıklar kalkıp yerine daha hafiflemiş ve arınmış bir duygu gelir. Tabi herkes yazı sever mi bilemem. Sonuçta zevkler ve renkler tartışılmaz. Aynı zamanda mevsimin insan üzerindeki etkisi

İki Dinle, Bir Söyle!

Resim
          Dinlemek, söylemekten daha fazla olmalıdır. Ne kadar çok dinlenir ise o kadar çok anlamlı olur. Çok konuşup anlamadan dinlemeden söylenen şeylerin pek değeri ve önemi olmuyor. Bu yüzden insan daha çok dinlemeli. Belki ondan bu atasözü ortaya çıkmıştır. İnsan iki dinleyip, bir söylemeli. Buna dikkat ettiğinde daha güzel olur.           İnsan dinlemek yerine konuşmayı ve karşısındaki insanı anlamamaya odaklandığında, söylediklerinin pek bir anlamı olmaz. Önce dilemeli daha sonra konuşmalı insan. Kim bilir ondandır insanda iki kulak bir ağız olması. Demek daha çok dinlemeli ve az söylemeliyiz. Konuşurken söylediğimiz şeylere ve kurduğumuz cümlelere dikkat etmemiz gerekiyor. Ağzımızdan çıkan sözleri bizde duyarız ve dinleriz. Çok konuşmak bir marifet değildir. Tam tersi insanlar çok konuşanı sevmez ve geveze olarak nitelendirir. Tabi bu herkes için geçerli bir şey değildir. Kimi insan konuşurken her cümlesi ile anlam verir iken kimi insan ise saatlerce konuşmasına rağmen tek bir

Son Pişmanlık Fayda Vermez.

Resim
        Son pişmanlık fayda vermez,  atasözünün manası iş işten geçtikten sonra pişman olmanın herhangi bir yararı yoktur demektir. Burada önemli olan unsur pişman olmadan önce bunu fark edip değiştirmektir. Sonrasında yapılan şeylerin etkisi maalesef ki yoktur. Geç kalınan bir özür gibi.          Bazı olaylarda düşünmeden ya da farkında olmadan ani kararlar alabiliyor insan. Tabi sonuçlarını hesaplamadığı için de ne ile karşılaşacağı pek bilinmiyor. Sonrasında yanlış yolda olduğunu anlıyor ama bunun için geç olduğundan artık bir önemi de kalmıyor. Kişi baştan vereceği kararda çok iyi düşünmeli ve sonuçlarını hesaplamalıdır. Sonrasından bunu değiştirme gibi şansı olmayabilir. Buna ne kadar dikkat edersek o kadar iyi olur bizim için.          İnsan özellikle söyledikleri sözlere dikkat etmelidir. Ağzından çıkan sözün geri telafisi yoktur. Bazen farkında olmadan ya da bilerek isteyerek bazı sözler sarf ederiz. Ama bu sözlerin karşımızdaki insan üzerindeki etkiyi o an için düşünmeyebilir

Tatlı Dil, Her Kapıyı Açan Sihirli Bir Anahtardır.

Resim
        Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır, cümlesi ne kadar güzel ve doğru değil mi? Bir şeyi söylerken ya da isterken kullandığımız dilin önemi çok fazladır. Buna ne kadar dikkat edersek o kadar kazançlı oluruz.  Örneğin; anne veya babanızdan bir isteğiniz var, biraz para gibi. Bunu ilk olarak nasıl istersiniz, bir düşünün bakalım. '' Baba veya anne bana para ver. '' demek ile '' Babacım veya annecim benim biraz paraya ihtiyacım var, sizden biraz alma şansım var mı? '' demek arasında ne kadar fark var değil mi? İlk istenilene olumlu cevap verilir mi bilmem ama ikinci söyleşe olumlu cevap alınacağı kesindir. Tatlı dilli olmak her zaman bize artı puan verir.           Tatlı dilli olunca ortamlarda da kendimizi daha çabuk belli eder ve daha hızlı adapte oluruz. Öz güvenimizin artmasına ve daha çok sevilmeye iter bizi. Buda üzerimizde olumlu bir etki yapar. '' Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.'' diye bir atasözümüz vardır

Ay Işığı Sokağı - Stefan Zweig (Kitap)

Resim
          Kitapta Fransa’nın limanına gelen gemide yolculuk yapan genç bir adamın, buradan Almanya trenine gitmesi gerekirken, geminin denizde yolculuk yaptığı sırada çıkan fırtına sonucu geç bir vakitte limana gelmiştir. Bu yüzden de genç adam Almanya’ya gidecek treni kaçırmıştır. O gece orada kalması gerekiyor. Kitapta genç adamın başından geçen bir gecesini anlatmaktadır.            Bir otele yerleşir ve o gece ne yaparım diye düşünmeye başlar. Otelde kalıp yolcular ile birlikte muhabbet edebilir ya da gece dışarı sokaklardaki eğlencelere katılabilir. O sokakları tercih ediyor. Gece sokaklarda gezerken her sokağın farklı bir görüntüsü ve sesi var gibi geliyor ona. Eğlencenin eksik olmadığı sokaklarda her köşe başında farklı dünyalar açılıyor gibi. İnsanlar buraya gelip eğleniyorlar. Çoğu gemici gecesini burada geçirip tekrar hayatına devam ediyor.            Yolda ilerlerken uzakta bir kadının kötü bir Almanca ile şarkı söylediğini anımsar. Bu onu meraklandırır. Bu sesin sahibini gö

Uyku Felci (Karabasan) Nedir?

Resim
      Uyku Felci (Karabasan) Nedir?           Uyku felci (karabasan), uyandığınız zaman ya da uykuya yeni geçtiğinizde geçici olarak hareket edilemeyen, konuşulamayan bir durum demektir. Uyku felcinin fiziksel açıdan bir zararı olmasa da bazı kişiler için bu korkutucu olabilmektedir. Uykunun aşamalarında vücut, bir rüyayı gerçekleştirmenizi engelleyebilecek geçici bir felç içerisine girer. Uyku esnasında bu çok normal bir durumdur. Fakat uykuda olduğunuz için bunun farkına varmayabilirsiniz. Uyandıktan sonra bir kaç saniye sürse de felçli olma hissi, hareket edememe ve konuşamamak insanı rahatsız edebilmektedir.         Halk arasında '' al basması' ' ya da '' karabasan '' olarak bilinse de, bilim dünyasında buna uyku felci denmektedir. Uyku felci korku hikâyelerine de ilham veren bir olgudur. Uyku felcini yaşayan birinin anlattığına göre;         ''Uyku felcini ilk olarak genç bir kız iken yaşadım. Sabahın erken saatlerinde, okula gitmek için yat