BCP Ağustos
Blogları Canlandırma Projesi etkinliği ile tekrar karşınıza çıkıyorum. Bu etkinlik oldukça güzel ve de verimli. Bu etkinlik ile birlikte her ay seçilen tema üzerine kitap, film, dizi, belgesel, anime, program, podcast, manga olarak ne var ise izliyor veya okuyoruz. Sonrasında bununla ilgili bir yazı yazıyoruz.
Ağustos ayının teması; savaş, tarih ve yolculuk idi. Tarih üzerine bir şeyler bulmak çok mümkün. Oldukça geniş bir konusu var. Savaş için de aynı şey geçerli ne yazık ki. Malum dünya da bitmeyen savaşlarımız var. Sanırım bitmekte bilmeyecek. Yolculuk konusunda da oldukça eğlenceli şeyler çıkacağına inanıyorum. Fakat ben bu ay seçimimi üzülerek savaştan yana yapıyorum. Savaş ile birlikte yok olan hayatların anısı niyetine belki de. O yüzden benim için hassas ve özel bir konu bu. Savaş için ''Beyaz Kasımpatı'' kitabını size yorumlamak istiyorum.
Beyaz Kasımpatı-Mary Lynn Bracht
Kitap İkinci Dünya Savaşı dönemini anlatıyor. O dönemde yaşanan savaşın etkisinin günümüze kadar gelmiş olmasını ve gerçek hayat hikâyesinden esinlenerek kaleme alınmış. Beyaz Kasımpatı, bütün zor koşullara rağmen kardeş sevgisinin her şeyden daha önemli olduğunu ve uğruna verilen acıları anlatıyor. Beyaz Kasımpatı, merak uyandırmak konusunda oldukça iyi, aynı zamanda umut dolu ve bir solukta okunacak türden bir kitaptır. Olay örgüsü ile hem tarihi barındırıyor ve hem de duyguları birebir yaşıyormuş gibi hissediyor insan.
Yıl 1943 Kore'de on altı yaşındaki Hana, tüm hayatını Japon istilası altında geçirir. Yaşadığı adanın bir geleneği olarak dalgıçtır. Hana, çoğu Korelinin bilmediği özgürlüğü denizde tadar. Tabi bu özgürlük uzun sürmez ve bir gün Japon askerlerin bu adaya gelip onu götürene kadar. Denizde iken Japon askerlerini gören Hana, küçük kız kardeşini korumak adına kendisini feda eder ve Japon askerlerine esir düşer. Esir düştükten sonra ailesini, evini, yaşadığı adayı her şeyi geride bırakmak zorunda kalır. Yeni gideceği yerde pekte güzel şeyler görmeyecek ve çok acılar çekecektir. Japonya ordusuna hizmet etmek adına Mançurya'ya götürülür. Artık o bir Sakura'dır. (Sakura; Japon kültüründe hem mükemmel güzelliği hem de hızlı ve acısız ölümü temsil eder. Yeniden doğuşu da simgeleyen bu eşsiz süs bitkisi, Türkçe'de kiraz çiçeği olarak adlandırılır.) Hana'nın tek hayali yuvasına geri dönmektir.
Yıl 2011 Kore'de Emi son altmış yılını yaşadığı travmayı unutmaya çalışarak geçirse de ablasının onun için yaptığı fedakârlığı bir türlü unutamaz ve kendini suçlu hisseder. Bu suçluluk onda vicdan azabına neden olur. Bu vicdan azabından kurtulmak için bununla yüzleşmeye karar verir ve geçmişine dönüp onunla barışmaya karar verir. Emi tüm ailesini kaybetmiştir. Çok kötü bir evlilik yapmıştır. Fakat çocukları için bu saplantılı düşünceden çıkmak zorundadır. Tabi bunu yaparken acaba korkunç gerçekler ile yüzleşince kendini affedebilecek midir?
Kitapta Japonların yaptıklarını detaylı bir şekilde anlatıyor. Ve bunları okuyunca inanın o kadar kötü oldum ki anlatamam. Bunları yazmam bile mümkün değil. Boğazımın düğümlendiği o kadar çok sayfa oldu ki. Ne yapacağımı bilemedim. O kadar üzdü ki kitap beni. Aynı zamanda gerçek bir hikâye olması beni derinden etkiledi. Kitap ile şunu da anladım kültür, dil ve ırk farklı olsa da yaşanılan acılar hep ortak oluyormuş. Özellikle bu acıları daha çok kadın ve çocukların çektiğini görünce insan daha da üzülüyor. Savaşta Japonların, Koreli 16-21 yaş arasındaki kızları kaçırarak askerlere hizmet etme maksadıyla, fakat seks kölesi olarak onları kullanmalarını anlatıyor. Tabi 16 yaş dediğime bakmayın bu yaş daha küçükte oluyor maalesef.
İki dönem olarak konular işleniyor. Biri geçmiş zamandaki Hana'nın yaşadıkları, diğeri ise kurtardığı kardeşi Emi'nin yaşadıkları. Aslında kız kardeşi de çok güzel bir hayat yaşamıyor. Ama ablası Hana ile kıyaslayınca bir nebze iyi diyebiliyor insan. Hana'nın yaşadıkları o kadar kötü şeyler ki okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Kötü diyebileceğimiz her şeyi yaşıyor resmen. Tecavüz, şiddet, açlık ve daha birçok şey... Emi'nin yaşadıkları ayrı dram. Kitap gerçekten dokunuyor ve etkisi uzun süre geçmiyor diyebilirim. Bunları hesaplayıp okuyun derim. Acı gerçekleri okumak ve hazmetmek kolay olmasa gerek.
Aynı zamanda bu ''Seks Kölesi'' ne tepki olarak ve bu yaşanılan olaylar adına bir heykel dikilmiştir. Bu anıt Güney Kore'de Japonya elçiliğinin önünde bulunur. Bir anıtın bu kadar anlamlı olduğunu bu kitap ile öğrendim. Bir gün onu görmekte isterim. Anıtın görselini aşağıya bırakıyorum. Eminim sizi de etkileyecektir. Kitap için yazacaklarım bunlar. Tavsiye edeceğim bir kitap. Soluksuz okunuyor. Fakat duygulanmamak elde değil. Ciddi anlamda etkileniyor insan. Bittiğinde de üzülüyorsun sadece. Başka bir söz yok. Sadece bitti... Okuyacak olanlara iyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın. 💜🍁
Parece un buen libro. no lo leído pero tomó nota. Te mando un beso.
YanıtlaSilEs un libro muy significativo. Yo aconsejo. Yo también te envié un beso. 😊
Silkamipun pernah di jajah Jepang dan ada perempuan "yg di jadikan budak seks oleh tentara Jepang, tapi itu sejarah kelam
YanıtlaSilYa, sekarang kami menyebutnya sejarah kelam. Saya tidak tahu harus menyebutnya apa lagi. Segala bentuk peperangan adalah buruk dan berbahaya.
Silhımmmm duymadım bunu ama belli okumak lazım, teşekkür ederiz yaa :) koresever olarak okunmalı ivit :)
YanıtlaSilEvet bende rastlantı olarak denk gelmiştim. Güzel tavsiye ederim.Rica ederim ne demek. Kore sever olarak kesinlikle okumalısın o zaman. 😊
Sil''Kelimeler çok güçlüdür demişti. Ne kadar çok kelime bilirsen o kadar güçlü olursun.
YanıtlaSilBazen eski yaraların iyileşmesi için tekrar açılmaları gerekirdi.''
Bu iki alıntıyı çok beğendim. Güzel ve merak uyandırıcı bir yazı olmuş. Kalemine sağlık. :)
Evet benimde beğendiklerim arasında o iki alıntı. Rica ederim. Tavsiye ederim güzel ve anlamlı bir kitap. 😊
SilEğer savunma savaşı değilse savaşların hiçbiri masum değil hele kadınlara kızlara yapılan bütün dünyada aynı, biraz kaos hakim oldu mu bunun ilk ceremesini ceken kadinlar ve çocuklar oluyor. Kaosa ahlaksizlar hukmeder....
YanıtlaSilNe yazık ki öyle. Kaostan ilk etkilenen kadın ve çocuklar oluyor. Bunu fırsat bilen merhametsiz insan çok fazla. Keşke hiç olmasa idi. Maalesef savaş için söylenecek söz yok.
Sil