Camdaki Kız - Gülseren Budayıcıoğlu (Kitap)

Romanın ana kahramanı Nalan, çocukluğu ve genç kızlığında sefalet çekmeyen ve sonrasında da zengin bir aileye gelin olarak giden bir karakterdir. Ancak bunca bolluğun ve bereketin içerisinde yüzü hiçbir zaman gülmez. Çünkü ailesi tarafından sevgi görmemiştir. Kocası tarafından da aynı sevgisizliğe maruz kalır.

        Camdaki Kız kitabı oldukça meşhurdur. Malum kitaptan ziyade dizisi olarak daha dikkat çekti. Tabi diziyi izledim diyemiyorum. Bir kaç bölümüne denk geldim. Fakat tam olarak izlediğim söylenemez. Karşılaştırınca dizi biraz detaya yer vermiş ve bazı bölümler değişime uğramış gibi geldi. Kitap daha öz ve daha güzel geldi bana. 
        Kitapta ana karakterler Nalan ve Hayri üzerinde durulmuş. Aşkları hakkında uzunca detaylar var. Nalan, çocukluğunda ve gençliğinde maddi yönden sıkıntı yaşamayan biridir. Evlendikten sonra da bu durum değişmez. Zengin bir aileye gelin gider. Kocası Sedat ile başlangıçta güzel bir evlilik yapacağını düşünürken durumlar düşündüğü gibi gitmez.
        Nalan'ın en büyük eksikliği sevgisiz olmasıdır. Ne çocukken bu sevgiyi tatmış ne de evlendikten sonra. Hiç sevilmemiş olması ondan büyük bir yaraya neden olmuştur. Anne babası tarafından sevilmeyen ve hiç değer görmeyen biridir. Bunun nedenini bir türlü anlamamıştır. Kendini her daim kusurlu ve şansız görmektedir. Daha sonra evlenip sevgiyi elde edeceğini düşünür. Fakat Sedat'tan yana da bu sevgi gelmez. Evliliğinin bir zaman sonrası hamile kalır ve çocuğunu doğmadan kaybeder. Bundan sonra da çocuk yapmaya cesaret edemez. 
        Daha sonra şoförü Hayri ona karşı bir şeyler besler. Nalan'ı kazanmak için elinden gelen her şeyi yapar ve sonunda Nalan'da ona karşı bir şeyler hisseder. Bu etkileşim sonunda kocasından ayrılır ve herhangi bir nafaka talep etmez. Hayri ile beraberliği yedi yıl sürer. Tabi bu yedi yılsonunda Hayri yine birine âşık olur ve bunu Nalan'a açıkça söyler. Hayri'nin beklediği şey Nalan'ın bu durumu anlayış ile karşılayıp aradan çıkmasıdır. Ama tam tersi Nalan bir başka olur ve bu durumu kabullenmez. Belki ilk defa bağırmaya ve sesini yükseltmeye başlar Nalan. Bu durumda Hayri ne yapacağını bilemez ve onu alır bir psikiyatriye götürür. Burada yazar Gülseren Budayıcıoğlu devreye girer. Klinikte geçen konuşmaları aktarır ve kitap böyle devam eder. 
        Yazar Nalan'ın geçmişten çocukluğundan bir yarası olduğunu fark eder. Bunu ilk bir kaç seansta öğrenemez. Daha sonrasında Nalan her şeyi anlatır. Annesi ve babası bildiği insanların aslında dedesi ve anneannesi olduğu gerçeğini. Babasının ise annesinin dayısı olduğunu söyler. Burada bir ensest ilişki söz konusudur. Tabi kitapta bunun detayı yoktur. Yani bu ikili nasıl bir araya geldiği kısmı sır kalmıştır. Daha sonra annesi yedi aylık iken hamile olduğu fark edilir. Annesi daha on dört yaşındadır ve hiç bir şeyin farkında değildir. Dayısı onlarda kaldığı dönemde bu yaşanmıştır. Dayı yirmi üç yaşlarındadır. Bu hamilelik ortaya çıktıktan sonra dayı ortadan kaybolur. Öldü mü ya da kaçtı mı kimse bilmez. 
        Aile bebeği aldırmak istese de artık çok geçtir. Doğmak zorunda kalır. Doğum sırasında annesini kaybeder ve kendisi yaşama tutunur. Tabi tutunur ama kabullenen yok. Dede ve anneanne onu istemez ama bakmak zorunda kalırlar. Baktıklarında da bütün nefreti ve sevgisizliği ona hissettirirler. Nalan başta bunları hiç bilmez. Sonradan anneanne her şeyi anlatıp öğrenir. Üzerine kocadan da sevgi görmez. Bu yüzden o dönemde Hayri ona ilaç gibi gelir. Sevmekten ziyade sevilmenin tadını alır ve çok mutlu olur. Bu yüzden onu kaybetmeyi göze alamaz. Onu kaybetmemek için de her şeyi yapar durumda. 
        Hayri ise yeni âşık olduğu bir kadın var ve bu kadın Laz kızıdır. Tabi bu kadın tekin birisi değildir. Nalan gibi sakin ve masum birisi hiç değildir. Bu arada Hayri hem evli hem de üç kız çocuğu sahibidir. Bu duruma rağmen sevgili yapmayı kendinde hak görür. Başta Nalan için boşanmayı göze alır. Fakat sonradan Nalan çocukların babasız büyümesini istemediğinden düzen bozulmasın diye bunu da istemez. Gerçekten tuhaf bir ilişki olduğu kesin. Tabi Nalan'ın yaşadıklarını hesaba katınca yorum yapamıyor insan. Tabi Hayri bu durumun aynısını Laz kızının da yapacağını sansa da böyle olmaz. Aksine Hayri'yi ölüme götürür. Baktı boşanmıyor kadın gidip Hayri'yi kalbinden bıçaklayarak öldürüyor.  
        Sonrasında Nalan tekrar kliniğe gidiyor ve farklı bir durum ile karşı karşıya kaldığını söylüyor. Yıllardır kayıp sandığı babası resim atölyesindeki hocasıymış ve ondan gizli onu takip ediyormuş. Sonunda onunla konuşmaya karar vermiş. Babası olduğunu ve asıl gerçeği bir türlü ona söylememiş. Nalan ısrar etse de o aksine anlatsam da gerçeğe inanır mısın diye cevap vermiş. Yani anne ve babası arasındaki durum ne bilinmiyor. Baba çok hastadır ve son olarak bütün resimlerini kızına bırakıp onu affetmesini ister. Nalan yufka yürekli malum affeder. Sonradan babayı yalnız bırakmak istemez fakat baba çoktan gitmiştir. Belki ölüme belki de başka yere bilinmez. Zaten yıllarca Almanya'da kalıyormuş son beş yılda döndüğünü ve onun için olduğunu söylemiş. 
        Son seansta bitiyor. Daha sonra Nalan her bakımdan iyileştiğini ve kendine uygun yolu seçtiğine dair bir mektup ile bunu yazara bildiriyor. Hikâye böylelikle bitiyor. Açıkçası etkilendiğim ama çok kızdığım noktalar oldu. Hayri'nin kadınları istediği gibi alma hakkını bir türlü kabul etmedim. Tabi sonu da malum. Başka türlü olmazdı diyor insan. Tabi onunda çocukluğunun kötü geçtiği ve yıprandığı şeylerden böyle davrandığını anlıyor insan yine de kabul edilmiyor. 
        Kitapta özellikle kader motifi üzerinde durulmuş. Oldukça güzel anlatmış. İnsanın yaşadığı evde gördüğüne gidermiş. Kötü görünce kötüye gitme sebebi bundan oluyormuş. Bunu değiştirip değiştirmemek kişinin elindedir. Tabi bunu fark edip düzeltebiliyorsan ne mutlu sana yoksa kötü sonlar seni bırakmaz. Hayri'nin eşi Türkan'da oldukça farklı ve dikkat çeken bir karakter oldu benim için. Nalan ile aralarındaki bağ insanı şaşırtıyor. Aynı zamanda anlatılanların gerçek olması daha da şaşırtıyor insanı. 
        Arada farklı bir kaç kişinin hikâyesi de anlatılıyor. Onlarda gayet güzel ve anlamlı. Aslında kitapta verilen mesaj belli. Buna alabiliyorsan ne mutlu sana. Yoksa okumanın pek mantığı yok. Seans olarak ve karşılıklı konuşma şeklinde yazılması gayet güzel olmuş. Beğendiğim ve iyi ki okudum diyeceğim kitaplar arasında. Sizlerin de içinden almak isteyeceği bir mesaj olabilir. Muhakkak okuyun derim. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın. 😊💜🍀

        Kitaptan birkaç alıntı 

        İnsanların hüznü en çok gözlerinin içindedir.

        Gidenler gidiyor ama hayat kalanlarla yoluna devam ediyor.

        Kimi sevsek, kime sığınsak, bırakıp gidiyor.

        Ama hiçbir şey durduğu yerde durmuyor. Aşk bile.

        Kötü değil ama insanlar gariptir, bazen iyilik yetmez insana. Sırf çok iyi olduğu için kaybeden çok insan tanıyorum. Haklı olmak, iyi olmak her zaman beraberinde kazanmayı getirmez. Bu dünyada haksız da olsa, kötü de olsa güçlü olan kazanıyor.

        Anlaşılmak, herkes gibi benim için de işte bu kadar güzel, bu kadar önemli ve değerli.

        Oysa tesadüf deyip geçtiğimiz pek çok şey aslında tesadüf değildir. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.

        Aşkı ararken aslında neyi ararız. Geçmişimizde eksik kalanları mı, yeni bir dünyanın kapısını mı?

        Aşk akut bir hastalıktır.

        Kapalı pencereler ardında gökyüzünü hayal etseniz de bir gün bile vazgeçmeyin bulutlara sarılmaktan.

        Duygularımız tıpkı virüs gibi salgın yapar. Eğer çevreye yaydığımız duygu şiddetse, o dönem şiddet kol gezer dünyada, sevgiyse yumuşacık sarar her birimizi.

        Her yenilgi, insan hayatına yeni kapılar açar. Hayatı yaratıcı kılan da bunlardır zaten.

        İnsan hayatın dilini ilk yedi yaşına kadar büyüdüğü evde öğrenir. O artık kişinin anadilidir. Gerisi öğrenilse de pek fazla hükmü yoktur.

        Biz hayatımızla ilgili planlar yaparken hayat genelde kendi yaptığı planlarla meşguldür.

        İnsanın içi karanlık olunca en pırıltılı ışıklar bile o karanlığı aydınlatamıyor.

Yorumlar

  1. Gracias por la reseña. Tomó nota. Te mando un beso.

    YanıtlaSil
  2. Bir ara merak ediyordum ama diziden sonra okumaktan vazgeçtim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet dizi etkileyebilir. Ben izlemediğim için sıkıntı olmadı. İyi ki okudum diyorum. Tavsiye ederim. 😊

      Sil
  3. bu yazarın bu dahil 4 kitabını okudum, vakalar çok ilginç yanii ama yazar arada girip kendinden söz ediyor orlarda hep dikkatim dağıldı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet vakaların garipliğinin yanında insan şaşırıyor. Yani nasıl mümkün olur diye. Tahmin ediyorum arada düşünceler araya girmesi kısmı olabilir. 😊😊

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221