Maud Martha - Gwendolyn Brooks (Kitap)
Aslında şair olan yazar Gwendolyn Brooks'un tek romanıdır. Bu roman sayesinde 1950 yılında Pulitzer Ödülüne değer görülen bir kitap olur Maud Martha. Amerikan edebiyatının değerlerinden biri olarak görülür. Şiirsel bir dili olan yazarın bu kitabı oldukça güzel ve okunaklı.
Kitapta 1920'li yıllarından 1940 yıllarına kadar geçen süreyi kısa kısa olarak anlatmaktadır. Siyah bir kadın olan Maud Martha'nın yaşadıklarını anlatması oldukça dikkat çekiyor. Çocukluktan olgunlaşma dönemine kadar belli aralıklarla kısa kısa notlar verir durumunda. Tabi bunu anlatırken o dönemde olan ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet meselelerine de ağırlık veriyor. Özellikle renginden dolayı dışlandığı bir toplumda yaşamış olması ve sürekli olarak bunu yaşaması gerçekten çok üzücü.
Sadece beyazlar tarafından değil, aynı zamanda kendisinden biraz daha açık tenli insanlarında onu dışlaması ve dış görünümü üzerinden yorumda bulunması insanın tüylerini ürpertiyor. Bir insanın hiç yaşamaması gereken bir durum söz konusudur. Siyahlar arasındaki bu ten hiyerarşisi aslında yazarın kendi deneyimini anlatıyor olması beni daha çok üzdü. Sonuçta bunu birebir yaşıyor ve bunu kaleme almak kolay olmasa gerek. Bazı bölümlerde gerçekten çok kızıyor ve kırılıyor insan.
Yaşadığı ırkçılık yetmez gibi üzerine yoksulluğu da yaşıyor. Zaten renginden dolayı bunu daha belirgin yaşıyor. Birde bu yetmez gibi evliliğinde de çok zor durumlar yaşıyor ve istediği gibi bir evlilik yapmıyor. Başka bir seçeneği de görünmüyor. Üzerine o dönemde savaşın olması ve daha çok etkilenmesine neden oluyor. Tabi kitabı okuduğunuzda kadının yaşadığı bunca sıkıntı ve soruna rağmen hayattan küçük mutluluklar bulma ve onlar ile yetinmeyi sağlamayı çok iyi biliyor. Normal şartlarda daha çok kızan belki de hayata küsmesi gerekirken aksine daha mutlu olmak için küçük nedenlere tutuluyor. Hayata kötü bakmak yerine her daim iyi bir şey bulmak için bir çaba gösteriyor. Bu noktada takdir edilesi bir kadın.
Maud Martha çok güçlü siyah bir kadındır. Hayatına dair kısa kısa bilgiler veriyor. Kitabı okuduğunuzda ayrımın ne kadar kötü olduğunu ve ten renginden dolayı insanlara ne kadar kötü davrandığını görmek gerçekten beni üzdü. Kitapta bu olmamalı diyor insan. Fakat hala bu sorunların devam ediyor olması insanı daha çok üzüyor. Toplumda kadın olmanın çok zor olduğu ve bunun devam ediyor olması da insanı üzüyor. Aslında kitap gerçekte olanları sıradan bir kişinin hayatına dair kısa kısa bilgi olarak veriyor. Buna benzer çok hayat olduğu kesin. Bunun olmamasını isterdim. Tabi bu ne kadar mümkün olursa.
Kitap oldukça anlamlı ve bilgi veren türden. Herkesin okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum. Bazı şeylerin farkına varmak için görmek gerekiyor. Tavsiye edeceğim kitaplar arasındadır. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın. 😊💚🌸
Kitaptan birkaç alıntı
Fakat kök çürümüşse yaprağı budamak neye yarardı ki?
Belki de bir insan, bütün hayatını yaslanabileceği o şeyi aramaya adıyordu ve “mutlulukları” da “mutsuzlukları” da büyük ölçüde, bu iş için yaptığı de seçimlerin gerekliliklerini ve kısıtlamaları tarafından yazılıyordu hanesine.
Dehşet ne denli gerginlik yaratsa da tortularına ve süprüntülerine dönüşüyordu sonbahar…
Maud Martha’nın bilhassa üzüldüğü husus, açlığını en çok çektiği şeyin de nefret olmasıydı.
Sevilip değer görmek Maud Martha Brown’ın yüreğinin biricik dileğiydi.
Maud Martha bizzat "eşit olma" fikriyle eşitlenmeyi umut ediyordu sadece.
Acıyı seyretmek, acıya katlanmaktan zor muydu acaba?
Bazı insanlar doğuştan büyüleyici ve güzelken, aynı anne babadan doğdukları halde bazılarının öyle olmaması ne tuhaf.
Ben, onun şey diye tabir edeceği biriyim-tatlı. Gel gör ki kesinlikle güzel olarak tabir edeceği biri değilim.
bu seriyi çok seviyorum ne bulursam okuyorum ama bunu okumamışım bulup okurum güzelmiş demekkiii :)
YanıtlaSilEvet bende seviyorum. Oku tavsiye ederim. Çok uzun değil zaten konusu ilgimi çekti. 😊
Sil