Önyargı Üzerine Hikâye

Önyargı ya da ön yargı, bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir. Önyargı, genel ve özel kullanımlarında bir taraf tutma biçimidir.

        Önyargı Üzerine Hikaye 

        20 yaşında genç delikanlı otobüsün camından bakarken birden bağırdı.
        -Baba; arabalar, arabaları görüyor musun, bizle geliyorlar.
        Babası gülümsedi ve mutlulukla saçını okşadı.

        Genç bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra birden bağırdı.
        -Bulutlar baba, bulutlar harika

        Baba gülümseyerek oğlunu izledi.

        -Baba ağaçlar dedi aniden delikanlı. Onlar hep geride kalıyor dedi.

        Arkada oturan yaşlı kadın, bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki;
        Babanın omzuna dokundu.
        Beyefendi oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisin. Problemi var herhalde.

        Baba geriye dönerek "o zaten iyi bir doktordan geliyor. Oğlum doğuştan kördü ve ameliyat sonrası gözleri açıldı" dedi...

    

        Her insanın bir hikayesi vardır. Bu hikayeler kişiye göre değişiklik gösterdiği gibi farklı anlamlarda barındırabiliyor. Yukardaki kısa hikayede olduğu gibi. Kadının çocuğun gerçek hikayesini bilmeden ve hiç düşünmeden kendince bir yargıya varıp bunun üzerine bir yorumda bulunuyor. İşte burada yaptığı şey de tam olarak önyargı oluyor. O anda çocuğun neden böyle söylediğini hiç düşünmediği gibi umursamıyorda. İlk aklına gelen fikri söylüyor. Hatta uyarıyor çocuğun babasını. Bu yetmez gibi birde akıl vermeye çalışıyor.  

        Önyargı üzerine çok şey yazılır aslında. Yani hayatımızda isteyerek ya da bazen istemeyerek de olsa bu önyargılarla karşılaşırız. Bunun nedeni kişinin düşünmeden direkt bir yargıya varmasındandır. Hikayede olduğu gibi. Biz kendimizi o kadının yerine koyalım şimdi ve düşünelim. Acaba aynı tepkiyi mi verirdik. Otobüste 20 yaşlarında bir genç aynı hikayedeki gibi arabalardan, bulutlardan ve ağaçlardan bahsetsin. İlk tepkiniz ne olurdu? Ben şunu derdim; ilk kez görüyor neden bu tepkiyi veriyor diye geçirirdim içimden. Ama kalkıp babasına bir uyarı vs vermeyi aklımdan dahi geçirmezdim. Aksine babanın da verdiği tepkiyi gözlemlerdim. Mutlu ise ki hikayede öyle o zaman bir anlamı var deyip tebessüm ederdim. 

        Aslında her şey gözlemlemekte bitiyor. Bir karar vermeden önce gözlemlemek gerekir. Daha sonra gereken ne ise ona göre bir cevap verilmeli. Hemen ilk akla gelen tepki doğru olmayabilir. Bu konuda daha hassas ve dikkatli olmamız gerekiyor. Bilmeden birilerini kırmaya kadar gidebilir bu. Bu kadar hızlı karar  verip yargılamamız hiç doğru değil. 

        Başkalarını izlerken göreceklerimiz, bizim baktığımız pencerenin ne kadar temiz ve doğru olduğuna bağlıdır. Birine bir yargıda bulunmadan önce neden sorusuna cevap bulmalıyız, daha sonra yargı noktasına geçelim. Ama hemen yargılamak kolay oluyor. Özellikle hiç tanımadığımız insanlar hakkında. Ne biliyoruz ki yargıda bu kadar emin oluyoruz acaba. Bu bende her zaman merak konusu olmuştur. 


Önyargı cümleleri; bir durum, nesne veya olay hakkında, kişisel izlenimlerden hareketle durum, olay veya konu gerçekleşmeden söylenen olumlu ya da olumsuz yargı içeren cümlelerdir. Örnekler: “Adını bir yana bırakalım, güzel yazılar güzel şiirler var o dergide.

        Yargı konusunda bu kadar sert olmamaya dikkat etmek gerekir. Sonra ummadığımız bir cevap alınca duraksamamak için özellikle dikkat etmek gerekiyor. Önyargı güzel bir şey değildir. Hayatımızda da yeri olmaması gerekir. Çünkü olumsuzluklar üzerine önyargılar çoğunlukta. Buda hayatımızı olumsuz etkiler. Duygu ve düşüncelerimiz için her zaman önce iyi bir pencereden bakmaya ve biraz gözlem yapmaya dikkat etmeliyiz. Gerisi zaten kendiliğinden geliyor. Bir başka hikayeyi ele almak istiyorum.  


        Önyargı Üzerine Bir Başka Hikaye

        Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına;

       – Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor. ‘ demiş.

        Kocası ona bakmış, hiçbir sey söylemeden, kahvaltısına devam etmiş.

        Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. Aradan bir ay kadar zaman geçmiş, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmıs, bak demiş kocasına;

        – Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?’

        Kocası uzun uzun karısına bakmış; Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim’ diye cevap vermiş.

            Bu hikayeyi ayrı severim. Çok güzel ve anlamlı. Kadın yargılarken hiç karşı tarafı düşünmüyor. Bu kadar acımasızca yargılamak neden? Karşısındaki insanı tanımıyor ve kim olduğu konusunda hiç bir fikri yok. Neden bu yargıya varıpta eşine söylemek gereksinimi duyuyor. Hikayedeki gibi pencere değilde, gerçekte çamaşırlar çok temiz olmasın bu onu yargılama hakkını doğurmuyor ki. Yani bu hakkı nereden buluyor acaba? Peki hikayeye dönersek; kadının verdiği tepkiyi sessiz şekilde dinleyen eşin, daha sonra pencereyi silip en güzel cevabı onun vermesine ne demeli. Çok beğendim bu cevabı. Burada onun gibi önyargılı olmak yerine ince bir mesaj veriyor. Kadının fark etmesini sağlıyor. Budur işte. Olması gereken tepki bu. Eşini yargılamadan sadece baktığı pencerenin kirli olmasından dolayı karşı tarafın çamaşırlarının kirli olduğunu göstermesi. Aslında yargılarken kendine önce bakıp sonra karşı tarafa geçmesi gerektiğini anlatıyor.  

        Önyargı kötü bir tepkidir. Olmaması gerekir. Umarım önyargısız bir hayatımız olur. Samimiyetle ve gerçek duygularla olan tepkiler alalım. Kötü düşünceler ve kirli pencereden bakan insanlar uzak olsun bizlerden. Pencereleri gibi kalbi temiz insanlar çoğalsın artsın hayatımızda. Güzellikler daima bizimle olsun. 😉😊🌼 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221