Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigory Petrov (Kitap)

Yazar Grigory Petrov'un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser 1800'lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır.

        Kitabın konusu Finlandiya'da bir grup aydın tarafından kalkındırıp daha iyi bir ülke olması için çaba göstermelerini konu alıyor. Yaşadıkları doğa koşulları, yoksuzluk ve nice sıkıntılara karşı bir çaba söz konusu. Profesörler, din adamları, öğretmenler, doktorlar ve nice meslek dallarından her bireyin canla başla çalışması bu kitabın önemini artırmak ile birlikte bütün insanlığa da örnek teşkil etmektedir. Mücadelelerini anlatan aydın olan Snellman'ın ağzından bölüm bölüm yazılmıştır.
        1911 yılına kadar geçen sürede İsveç'in egemenliği altında olan Finlandiya'da ticaret, okul, kilise, iktidar ve diğer her şey İsveçlilerin yönetimine göre işlenmektedir. Ülkenin eğitim verenleri, askerleri ve doktorların tamamı İsveçlidir. Finlandiyalıların yönetimde söz hakkı olmadığı gibi İsveçliler tarafından sürekli küçük görülme ve hor görülmektedir. Finlandiyalılar kendi ülkelerinde ne söz hakkına ne de insan olarak herhangi bir değere dahi sahip değiller. Bu kısım beni çok üzdü. Ülke senin ama yöneten başka. Bu yetmez gibi birde aşağılanma duygusu gerçekten yıpratıcı olsa gerek. 
        Bir zaman sonra ülkeler arasında gelişen olumsuz anlaşmazlıklar sonucunda Rusya Finlandiya'ya saldırır ve ülkenin yarısını ele geçirir. Burada Finlandıya halkı için dönüm noktasıdır. Dönemin Rus Çarı, Finlandiya halkına geçmişte ellerinde olan bütün haklarını vereceğini söyler. Bu onların hayellerinde bile göremeyecekleri kadar güzel bir şeydir. Bu olaydan sonra Finlandiyalılar da kendi öz kültürlerini hiçbir kısıtlama olmadan geliştirmekle birlikte yaygınlaştırmaya da başlarlar. Bunun için ne gerekiyor ise yapıyorlar. Fin kültürünü yayma görevini alan kişi Johan Wilhelm Snellman ismindeki zeki aydın üstlenir. Snellman, Fin aydınları arasında en gözde ve en çok umut vadeden temsilcilerden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. Ülkesi için yapamıyacağı şey yoktur. Bütün planlarını yapar ve uygulamaya koymek için hemen işe başlar.  Finlandiya'nın gelişmesi adına büyük bir çaba ve mücadele verir. İlk olarak ülkenin diğer aydınları ile konuşur. Aydınlardan mütevazi olmalarını ve Finlandiya halkını herhangi bir ezik veya küçük görmeden bildikleri her şeyi onlara anlatıp aktarmalarını ister. Bunu yapmasının sebebi halkın sürekli İsveçliler tarafından hor ve küçük görülmelerinden kaynaklıdır. Halkın daha fazla acı çekmesini istemediği içinde baştan uyarıp ona göre davranmaları gerektiğini söyler. Aydınlardan sonra hedefinde öğretmenler olan Snellman, bu kez aynı görüşmeyi onlarla yapar. Halkı bilinçlendirmek ve onları tekrar eski kültürleri ile yaşamalarını sağlamak için destek ister. Öğretmenlerden sonra din adamlarına giden Snellman, aynı görüşmeyi tekrar edip onlardan da tam destek ister. Din adamları halkı motive edip ülkenin kalkınması için önemli çalışmalar başlar. Sürekli konferanslar yapılır. Halk bilinçlensin diye her türlü konuda konuşmalar yapılır. Gerçek yaşayan hikayeleri kişiler kendileri geçip anlatır. Bu anlatım halk üzerinde oldukça olumlu etkiler bırakır.  
        1816 yılında Finlandiya ve Rusya yeni bir anayasanın altına imzalarını atarlar. Bu imza ile parlamento sistemi yeniden hayata geçer. Finlandiya'da yaşayan pek çok devlet memuru ülkenin her yerinden Helsinki'ye gelmeye başlar. Buradaki amaç devlet adamı olup İsveçlileri ise devlet adamı sıfatından çıkarmaktır. Kaleyi içten feth ediyorlar doğrusu. Olması gereken. 😉 Bununla birlikte devlet yönetiminde bulunan İsveçli devlet adamlarının sayıları azalmaya başlar. Onların yerine de Finlandiyalı devlet adamları geçer. Snellman bu noktada da devreye girer ve devlet adamlarına vatandaşların adalet duygusu güçlü bireyler olarak yaşayabilmeleri için destek olmaları gerektiğini söyler ve adalet konusunda devlet adamlarından yardım ister. Snellman'nın halka olan düşkünlüğü beni çok mutlu etti. Halkını o kadar seviyor ve sayıyor ki, onların üzülmelerini ve tekrar eski noktaya gelmelerini kesinlikle istemiyor. Onların daha iyi ve daha güzel noktalarda özgürce yaşamalarını istiyor. Birilerine ve ya bir ülkeye bağlı olarak değil... 
        Snellman askeri eğitime de oldukça önem veriyor. Ordunun daha iyi bir noktaya gelmesi için çeşitli eğitimler verilmesini sağlıyor. Finlandiya'da yaşayan tüm ailelerin oğullarını askere göndermeleri için ısrar ediyor. Bu konuda onlara da detaylı bilgiler veriyor. Kışlalarda da bilim, kültür ve daha bir çok konuda askerleri bilinçlendirerek ülkeleri için daha faydalı birey olmalarına olanak sağlıyor.
        Snellman'ın halkı için yaptığı bu çabalar ve değişmeleri için uğraştığı mücadeleler yavaş yavaş da olsa etkisini göstermektedir. Finlandiya halkı kalkınmaya başlamak ile birlikte gelişmiş ülkeler arasına girmeyi de başarır. Bir zamanların bataklık ve kayalık ülkesi olan Finlandiya, Snellman ve diğer bütün aydınlar sayesinde artık tarım yapılan, ekonomisi gelişen ve refah seviyesi hızla gelişen bir ülke haline geliyor. 

Ak zambak, zambakgiller familyasından soğanlı çok yıllık uzun boylu ve gösterişli bir otsu bitki türü. Boyu yaklaşık 1 m olan bitkinin çiçek açma dönemi Mayıs-Haziran aylarıdır.


        Finlandiya'nın bugünkü seviyeye gelmesinde halkın çalışma enerjisi, azmi, kendi toprağına olan bağlılığı ve ülkesine duyduğu sevgi sayesinde etkili olduğunu düşünüyorum. Sevgi yoksa belki bunların olması mümkün değildir. Daha doğrusu vatan millet duygusudur onları etkileyen belki de. Her ne ise bunu çok iyi şekilde idare etmişler ve sonunda istedikleri noktaya gelmişler. Tabi Snellman'nın katkısı unutulmaz halka yaptığı konuşmalar halk üzerinde oldukça olumlu etkiler yapmıştır. Halkın ağır ve tehlikesi bir manevi hastalığa yakalandığını bunu devlet için bir tehdit olduğunu dile getirirken kendince haklıdır. Halk uyanıp bu konuya el atmaz ise bir kaç kişi ile olacak iş değildir. Halkın dine karşı ilgisiz olmasını da çok tehlikeli bir hastalık olarak görüyor. Dine ilginin olmadığı bir ülkede manevi fakirlik ve hastalıklı ruh halinin belirtisi olduğunu söyler. Hatta dinsizlik halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesidir diye de ifade eder. Bunun sonucunda da insanların hayvani duyguların esiri olup, maneviyat sız, ahlaksız, kaba, hırsız ve duygusal çöküntülerin bol olmasının temelinde dine karşı ilgisizlik sebep olduğunu söyler. Düşününce haksız olmadığını fark ediyor insan.  
        Tatlı kral lakaplı zengin bir tüccar olan Yarvinen'nin hikayesi de oldukça güzel idi. Yarvinen'nin yokluktan nasıl var olduğunu anlatıp bu tür yaşantının herkes için mümkün olduğunu ve imkânsız olmadığını gayet güzel açıklamış. Bunun için gerekli olanın büyük yüreklere sahip insanların hiç yorulmadan çalışarak kazanılacağını açıklar. 
        Kısacası verilen mesajlar net aslında. Sen ne kadar çabalar ve mücadele edersen o kadar kazanır ve güzele ya da erişmek istediğin noktaya muhakkak gelirsin. Finlandiya'nın yaşadığı bütün zorlukları aşıp geldiği nokta kesinlikle çok başarılı. Azim ile yapılmayacak şey yoktur. Tabi bu birlik ve beraberlik ile olur. Her kesimden insanın bu taşın altına elini koymasa idi belki o taş yerinden bile kıpırdamazdı. Ama bütün eller birleşince ortada ne taş kalır ne de engel. Çok anlamlı bir kitap idi. Herkes için örnek teşkil ettiğini düşünüyorum ve muhakkak okunması gereken bir kitap diye de düşünüyorum. 

        Dipnot: Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçeye ilk kez çevrildi. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran olmuştu. Derhal kitabın ülkedeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Türk askerleri ülkelerindeki “yaşamı yenilemek” için mutlaka bu kitabı okumalıydılar. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi gördü ki, Kuran-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap haline geldi.

      Kitaptan birkaç alıntı 
        Gerçek şu ki... Ben sendeyim, sen de bendesin, biz dünyada dünya da bizdedir, hepimiz bir bütünüz. Dünyaya zarar verirsen, insanlara veya hayvanlara kötülük yaparsan, kendine zarar vermiş, kendini sakatlamış ve hayatını karartmış olursun.

        Işığınız daima yansın... Onlarca, yüzlerce ve binlerce karanlık güç aydınlık emellerinizi söndürmek için çaba gösterecek ve söndürecektir de, ama siz yanmaya devam edin. Yanın ve diğerlerini de ateşleyin!

        Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok edişi, intihar etmesi demektir.

        Herkes hayattan bir şey almak ister, ama ona bir şey vermek istemez.

        Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir.

        Tanrım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş ederim.

        İşe önce kendinizden başlayın, binayı sonra inşa edersiniz.

        İmkânım olsaydı yalanı dünya üzerinden kaldırmak için bütün insanları yok ederdim.

        Herkes yaşam şartlarının zorluklarından, çekilen acılardan şikayetçi ama kimse yaşamı düzeltmek için bir şeyler yapmak istemiyor.

        Kaba küfürlerle konuşmak köpek ulumasından daha beterdir.

        Tüm dünyayı: Ağacı, taşı, kum tanesini, gökteki yıldızı sev.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Madalyonun İçi - Gülseren Budayıcıoğlu (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 228

Gitmek Mi Daha Zordur, Kalmak Mı?

İnsanlar Arasındaki Anlaşmazlıklar!

Mutlu Yıllar...

Hayatın Anlamı Nedir?