Kız Kulesi - Üsküdar/İstanbul

Kız Kulesi, İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.

        Kız Kulesi, İstanbul'un Üsküdar ilçesinde ve sahilden 200 metre uzaklıkta, Salacak açıklarındaki küçücük adanın üzerine inşa edilmiştir. Boğaz manzarası diyince ilk akla gelen yerler arasında bulunur. Kız Kulesi hakkında da dile gelen bir çok efsanesi mevcuttur. İnsanı kendine aşık eden görüntüsü ile insanların her zaman ilgi odağında olmayı başarmıştır. Aynı zamanda çekilen fotoğraflar arasında da ilk sıralara girmeyi başarmıştır. İstanbul'un gözde yerlerinden biri olmak ile birlikte, hem yerli hem de yabancı turistler tarafından sürekli ziyaret edilir.

        Tarihi MÖ 24 yılına kadar uzanan Kız Kulesi, tarihi boyunca bir çok amaç için kullanılmıştır. Kız Kulesi; savunma kalesi, sürgün istasyonu, hapishane, karantina odası, radyo istasyonu, vergi noktası ve deniz feneri olarak kullanılmıştır. Üsküdar'ın sembolü olan Kız Kulesi, 1998-2000 yılında özel bir şirket tarafından restore edilmiştir. Bu tarihten sonra da kafe ve restoran olarak hizmet vermeye başlamıştır. 

        Peki bu Kız Kulesi neden yapıldı. Hikayesi nedir. Kimler ne biliyor. Onunla ilgili bir kaç hikayeyi anlatmak istiyorum. Bakalım en çok hangisi sizi etkileyecektir. İlk olarak aşk hikayesinden başlamak istiyorum. Konu aşk olunca yeri bir başka oluyor. 

        Leandros ile Hero'nun İmkansız Aşkı...

        Efsaneye göre Leandros ve Hero birbirlerine aşıklardır. Fakat aralarındaki aşk kavuşmalarını imkansız kılan deniz mesafesi vardır. Çok fırtınalı bir gece Leandros kulede ışık yandığını görür. Bunun sevgilisi Hero tarafından bir işaret olduğunu ve onu çağırdığını sanıp denize atlar. Fakat ışığı yakan Hero değil de onlara düşmanlık eden bir başka biridir. Leandros'un denize atladığını gördükten sonra ışığı söndürür. Leandros'u denizin derin sularında boğulmasına sebep olur. Bunu duyan Hero Leandros'un acısına dayanamayıp kendini kuleden atlayarak hayatına son verir. Daha sonra onların aşklarını bilenler onlar adına kulenin olduğu yere bir deniz feneri yaptırır. 

        Hikaye maalesef ki güzel bitmiyor. Aşk iyi ama ulaşılmaz olması ve sonlarının ise ölüm olması kötü. Bir işaret sayılan ışık olmasa idi ikisi de hayatta kalırdı. Peki yine kavuşma durumları olacak mıydı? Kim bilir belki daha güzel bir havada denize girmiş olsa idi kavuşur idi Leandros Hero'suna...

Geçmişi 2500 yıl öncesine dayanan bu eşsiz yapı, İstanbul'un tarihine eş bir tarih yaşamış ve bu kentin yaşadıklarına görgü şahitliği yapmıştır. Antik çağda başlayan geçmişiyle, Eski Yunan'dan Bizans İmparatorluğu'na,  Bizans'tan Osmanlı'ya, tüm tarihi dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir.

        Yılan ile gelen acı son...

        En çok bilenen hikayeler arasındadır. Kehanete göre; Kral'a çok sevdiği kızı 18 yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenir. Kral bu kehanet üzerine kızını korumak ve ölmesine engel olmak ister. Bunun üzerine, denizin ortasında bir kule yaptırır ve prensesi buraya yerleştirir. Ancak kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin ölümüne neden olur. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya'nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Yılanın, ölümünden sonra da prensesi rahat bırakmadığına dair söylentiler günümüze kadar ulaşmıştır. Zira bu tabutun üstünde iki delik olduğu hala anlatılır.

        Bu hikayenin de sonu yine ölüme dayanıyor. Fakat ölümden ziyade hikayenin içeriği dikkat çekici. Şöyle bir sonuca varıyoruz. Ölüm gelince istediğin önlemi ya da engellemek adına her planı yap ama ölüm yine galip geliyor. Bu hikayede verilen mesaj bana göre budur. Ölüm engel tanımıyor, istediği zaman ve istediği yerde gelebiliyor.     

        Battal Gazi Hikayesi...

        En çok anlatılan hikayelerden bir diğeri de budur. Osmanlı Devleti Dönemi'inde geçer. Battal Gazi ve askerleri ile birlikte Kız Kulesi'ne baskın yaptığını ve kulede saklanan hazineleri alarak, ayrıca burada yaşayan Üsküdar Tekfuru'nun kızını da kaçırarak gittiği anlatılır. İstanbul'u (Constantinopoli) kuşatmaya gelen Battal Gazi, kuşatmadan bir sonuç alamayınca Kız Kulesi önündeki kıyıya karargahını kurar ve yedi yıl burada kalır. 

        Battal Gazi'nin Üsküdar kıyılarında bu kadar uzun süre kalmasının asıl nedeni, Üsküdar Tekfur'un kızına aşık olmasıdır. Üsküdar Tekfuru, Battal Gazi'nin korkusundan hazineleri ile birlikte kızını kuleye kapatır.Battal Gazi Şam seferini tamamlayarak Üsküdar'a döner. Kayık ile Kız Kulesi'ne gelerek Üsküdar Tekfuru'nun kızını ve hazinelerini aldıktan sonra, Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşır. Herkes tarafından bilinen ''Atı alan Üsküdar'ı geçti.'' sözü bu hikayeden gelir.  

        Bu hikaye diğer ikisine göre daha farklı. Acaba kızda Battal Gazi'yi seviyor muydu? Aklıma takılan soru bu oldu. Burada da Üsküdar Tekfuru kızını korumaya çalışmış ama görüldüğü üzere yeterli olmamış. Gücün üstünde güç var. Belki de mesele budur ve bu yüzden de Battal Gazi yedi yıl orada bekledi. O gücü bulunca da gidip istediğini aldı. 

        Kız Kulesi ile ilgili en çok bilinen üç hikaye paylaştım. Başka nica hikayeler vardır. Peki ismi neden Kız Kulesi'dir diye hiç düşündünüz mü? Hikayelerden de anlaşıldığı üzere her zaman genç bir prensesten bahsedilir. Bu hikayelerdeki prenseslerden kaynaklı da kulenin adını Kız Kulesi yapmışlardır. Bence de gayet güzel olmuş. Adının hakkını veren bir kule. 

Kız Kulesi'ne karşı çay ve simit yemenin tadı bir başka oluyor. Muhakkak bunu deneyimle ve tadını gör. Sonra ara ara yapma ihtiyacı hissedersin.

        Kız Kulesi'nin karşısına gelip çay ve simittin tadına varmakta bir başka güzel olur. İçilen çayı tadı bir başka oluyor. Sahil kısmında oturup Kız Kulesi'ne bakarak yudumlanan çay sizi orada başka dünyada gibi hissettirir. Manzara karşısında kendi dünyanıza çekilirsiniz. Kız Kulesi'ne dalıp aklınızdan nice hayaller geçer. Belki de hikayeler geçer. Hangisi bilinmez. Belki de o kulenin orada ne işi var demekte geçiyordur. 😊 Bazen aklımdan geçmiyor değil de ondan. Katılan var mıdır bana?

        Salacak sahili boyunca yürüyünce balık tutanları, fotoğraf çekenleri, el ele yürüyenleri, çay içenleri, kitap okuyanları ve oturan bir çok insan görmek mümkündür. İnsanlara baktığınızda nasılda kendinden geçtiğini görürsünüz. Dalıp gitmiş sanki. O an bedeni orada ama aklı kim bilir nerelerde. Yüz ifadelerinden anlamlar çıkarmaya çalışırsınız. Acaba mutlu mudur ya da üzgün müdür diye.

        Ben her gittiğimde bunu deneyimlerim. Her ifadenin farklı anlam barındırdığını gayet iyi bilirim. Dalan yaşlı bir yüze baktığımda çaresiz gözleri görebilirim. Genç yaşlarda ve tek başına oturan birinde ise hüznü ve yalnızlığı görürüm. Dalan gözlerinde özlenen birini hissederim. Yürürken bunları fark etmek bana tuhaf duygular hissettirir. Mutlu gözler ile bende mutlu olurum. Çaresiz gözler ile bende kendi çaresizliğimi farkederim. Üzgün gözlerde bende üzülürüm. Birine ihtiyacı olduğunu gösteren gözler ile bende o an yalnız kalıp birine ihiyaç duyarım. Gözlerde ne bulur isem o anda bende o yuyguyu birebir yaşarım. 

        Empati ile her şey mümkün sanırım. Yeter ki insan empati kursun ve karşındaki insanı anlamak istesin. Sonrası zaten geliyor. Birini anlamak için her şeyden önce ona bakmak gerektiğine inanıyorum. Daha sonra da mümkün ise onu dinlemeli ve en son olarak da paylaşarak, konuşarak ona yardımcı olmak gerekir. Sonrasında belki küçük bir hareket ile temas kurup yanındayım demek gerekiyor. Bazı duygular paylaştıkça azaldığı gibi artabiliyor da. Yalnızlığı paylaşınca belki de yok olur. Ama mutluluk paylaşınca da çoğalır ve artar. Hangi duyguyu artırıp hangisini ise yok etmek ister isek ona odaklanırız. Kötü duygular yok olsun güzele dair her şey de her zaman artsın ve çoğalsın. 

        Yürüdükçe size gül, karanfil veya herhangi bir çiçeği elinize zorla vermek isteyen birini de görürseniz sakın şaşırmayın. Bu da çok normal bir durum. Özellikle bunu iki sevgiliye ya da kadın ve erkek olarak gezen çiftlere yapılır. Kadına uzatılır ve erkeğe aldırmak için baskı uygulanır. Bu durum komik olduğu kadar bazen kötü de olabiliyor. Malum herkes çift olarak gelmiyor. Bu durumun belli olması insanın hoşuna gitmeyebilir. Çift olarak oraları gezmenin tadı bir başkadır da ondan. Tabi bu illa bunu gerektirmiyor. Tek olduğun gibi, arkadaşlarınla ya da ailen ile de buraya gelip manzaranın tadına varabilirsin. Amacın manzaranın tadını çıkarmak olunca kiminle olduğunun pek önemi kalmıyor.

        Manzara demişken yaza doğru kurulan açık alanlarda oturup izlemek ayrı zevkli. Ayrıca sahile yakın olan Fethi Paşa Korusu Sosyal Tesisi'inde oturup hem yemek yiyip hem de manzaranın tadına varabilirsiniz. Bana göre bulunmaz ikili. Yemek ve manzara bir arada olunca yediğin yemeğin tadı da bir başka güzel oluyor. Yemekten sonra üzerine içilen çay veya kahvenin tadıda ek oluyor. Bunları muhakkak yapmalısınız. İnsanın kendini iyi hissetmesi adına güzel aktivite oluyor. 

        Bunların yanında vapur turu da yapmak ayrıca havalı. Vapur, denizin içinde ilerledikçe, rüzgarın yüzüne dokunması ve seni alıp götürmesine izin ver. Rüzgar ile bütünleşip gönder içinde kötüye dair olan duygu ve düşüncelerini. Sana güzel şeyler fısıldasın rüzgar. Sende al onları ve belleğine kaydet. Derin nefesler al ve kendini daha dinç hisset. Etrafına bakınıp mavinin tonunun değişimine ayak uydur. Gökyüzü ile denizin mükemmel uyumuna odaklan. Kendini o anın huzuruna ve güzelliğine bırak. Anın tadını çıkar. Mutlu ve rahat olmanın hakkını ver. Uçuşan rüzgar ile hafifle ve arınmış bir vaziyette in o vapurdan. Sevgiyle kalın. 😊💚🌹

        Kız Kulesi için söylenen bir kaç söz...

        Yalnızlığım Kız Kulesi gibiydi koca şehrin ortasında tek başına.
    
        Kız Kulesi, kavuşamayan aşıkların simgesi olmuştur. 
    
        İlk kez gitmiştik, Kız Kulesi’nde ” Beni ne kadar seviyorsun.” diye sordu, sustum, konuşamadım, dünyada sevgimi anlatacak kadar çay yoktu. . . 

        İki sevgili için ayrılık çanları çaldığı vakit son vedayı yapmak için sözler boğaza düğümlenir de hiç konuşamazsın ya, sende İstanbul’un boğazındaki düğümsün Kız Kulesi.

        Sen akşamüstü güneşin batmaya yüz tuttuğu o romantik anların vazgeçilmezi, iki sevgilinin el ele tutuşup önünden geçmeden gidemediği mekansın Kız Kulesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221