Fesleğen - Hikmet Anıl Öztekin (Kitap)

Fesleğen, ballıbabagiller familyasından tek yıllık ve genellikle ılıman bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Yemeklerde kullanılmak üzere tarımı yapılan fesleğenin kökeni Asya'nın dönenceler arasında kalan bölgelerine dayansa da günümüzde yeryüzünün öteki ılıman bölgelerine de yayılmıştır.

        Kitapta güzel bir aşktan ve vuslatı anlatan bir hikâyeden bahsediliyor. Uzaktan sevmenin ve harama bulaşmadan kazanılan büyük aşkın detaylarını paylaşıyor. Kitabın dili gayet sade ve okuması kolaydır. Aynı zamanda arada hayata dair verilen dersler ve örnekler ile kitap daha da zenginleştirilmiştir.
        Fesleğen, 18 yaşında genç bir kızdır. Babasını çok sever ve babası ile olan muhabbetlere bayılır. Hafız bir kız olmak ile birlikte, Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazanıp üniversiteye başlamıştır. Bu yaşına kadar şehir dışına hiç çıkmamıştır. Konya'da doğup büyümüştür. Üniversitedeki ilk yılını birincilikle bitirmesinden dolayı bir değişim programı ile İstanbul'a gider. Başlangıçta bu ayrılık düşüncesi ve babasından ayrı kalma hissi onda çok kötü etki etmiştir. Gitmek istemese de babasının onu ikna eden öğütleri sayesinde gitmeye karar verir.
        Fesleğen, babasının sohbetleri ile büyümüş ve çok güzel bir terbiyeden geçmiş olarak, arkadaşlarından farklı bir yapıdadır. Yaşıtlarına göre dünyevi olan her şeyden hoşlanmaz. Bu da ne kadar çok arkadaşı olsa da onlar arasında kendisini yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Kendisi gibi biri ile muhabbet etmediğinden de kötü hisseder kendini. Eski yaşamlara çok fazla özlem duyar. Bu yüzden de sık sık nostaljiye vurgu yapar.
        Fesleğen gibi bir yaşantıya sahip bir genç kızın İstanbul gibi bir şehirde kendisini yalnız hissetmesi ve yaşadığı şok normal olacaktır. Kendisini daha kötü hissetmesi de çok normaldir. Çünkü bu sefer çok sevdiği babasının sohbetlerinden de mahrum olmuştur. Arkadaşlarıyla bir yıl kalacağı İstanbul'u daha yakından tanımak adına geziye çıkmıştır. Gezip durduktan sonra bir kitap kafede dinlenmek üzere otururlar. Fesleğen, arkadaşlarının sohbetinden sıkıldığı bir arada yere düşmüş bir takım kağıt yığını olduğunu görür. İçinde bulunduğu durumun da etkisi ile hemen onları almak ister ve alır. Sonra elinde olmadan okumaya başlar. Okuduklarından o kadar etkilenir ki onları tekrar bırakmayı düşünemez ve okuyup bir sonraki gün getirmek üzere yanına alır. Gece boyunca o kağıtlardaki yazıları okur. Yazılan yazılar adeta onun özlemlerini dile getirmiştir. Oldukça etkilenmiştir. 
        Bir sonraki gün kağıtları bırakmak üzere tekrar gittiği kitap kafeye kağıtların durduğu yerde birinin bir arayışa girdiğini görür. Sonra yanına gider ve kağıtları verir. Bunları yazan kişinin adı Murat'tır. Murat, babasını kaybetmiş, İstanbul'da tek başına yaşayan ve üniversite de Uçak Mühendisliği bölümünü okuyan bir gençtir. Dini konularda herhangi bir eğitim almamasına karşın içinde bulunduğu boşluktan dolayı dine sürekli olarak özlem duymaktadır.
        Fesleğen ile Murat tanıştıktan sonra daha sık görüşmeye başlarlar. Arkadaşları ile birlikte sürekli bir araya gelmeye başlarlar. Arkadaşları ile birlikte görüşüp oturmalarına rağmen ikili ayrı sohbet ve muhabbet ederler. Her ikisi de bir birini tamamlayan, anlatma ve dinleme ihtiyacında olan iki gençtir. Uzun saatler boyunca sohbet etmekten büyük zevk duyarlar.
        Bu arada Murat Fesleğen ile tanıştıkları sırada masasının üzerinde bir Fesleğen görmesi ve fesleğenleri çok sevmesinden dolayı ona böyle hitap etmektedir. Fesleğen ise Murat'a Seyyah olarak seslenmektedir. Bunun nedeni ise Murat'ın arkadaşları ile birlikte oldukları sırada dahi düşünce ufkunda çok uzaklara seyahat etmesinden dolayıdır. Fesleğen için başlangıçta hiç gelmek istemediği İstanbul günleri hızla geçmektedir. Yıllardan beri görmediği ve özlem duyduğu muhabbet arkadaşlığı sonunda bulunmuş ve karşısında çıkmıştır. Sohbetlerinin çok farklı konulara dayanmasına karşın ikisinin de içinde kötü bir his oluşmamıştır. Muhabbetleri daima kalabalık ve arkadaş grupları arasında gerçekleşmektedir. Arkadaşlarının uygunsuz yakıştırmalarına karşın herhangi bir flört etme olayı gerçekleşmez.
        Zaman çok hızlı ilerlediğinden artık o gün gelmiştir. Gitme zamanının geldiği gün gelmiştir. Fesleğen ne kadar gitmek istemese de gitmek zorunda olduğunu bilmektedir. Sevdiğini bırakmak zorundadır. Çünkü şuan ona haramdır ve helal olana koşması gerektiğini bilir. Babasından aldığı terbiye gereği bunu yapar ve Murat'a gideceğini bir türlü söyleyemez. Son görüşmelerinde muhabbet esnasında hal diliyle bir şeyler anlatmaya çalışsa da gideceğini söyleyemeden yanından ayrılır. 
        İstanbul'dan Konya'ya geri dönen Fesleğen artık başka biri olarak dönmüştür. Ham olarak gittiği İstanbul'dan pişmiş bir vaziyette geri dönmüştür. Boş götürdüğü kalbi artık doludur. Çok uzaklarda ve hiç erişemeyeceği bir sevdiği vardır artık onun. Ayrılık acısını en derin şekilde hisseder ve yaşar. Fakat aldığı karardan dolayı da asla pişmanlık duymaz. Çünkü o ALLAH için haramdan uzak durmuştur. Bu uzak duruş bu dünyada olmasa da ahirette bir ödülü olacaktır. Belki sevdiği ile orada buluşacaklardır. Kendisini babasının sohbetleri ile duygularını dindirmeye çalışır. Fakat onu asla unutmamaya da çalışır.
        Aradan yıllar geçer ve mezuniyetine kısa bir süre kala dergahta babasının dikkatini çeken ve bir kaç yıldır yanında olan bir gençten onunla evlenmesi üzerine bir teklif gelir. Genç çocuğun çok iyi biri olduğunu ve kaç yıldan beri tanıdığı içinde sevdiğini ve kızına layık gördüğünü söyler. Tabi son söz yine onundur. Fesleğen bu durumdan pek hoşlanmaz ve hayır demek istese de babasının isteği üzerine bir kere de olsa çocuk ile görüşmeyi kabul eder. Sonuçta söz hakkı onundur ve babasını kırmayı hiç istemez. Aradan biraz zaman geçer ve beklenen gün gelir. Evlerine çağrılan genç salonda babasıyla birlikte oturur. Gönlü hala Seyyah'ta olan Fesleğen başını kaldırıp da ona bakmamaktadır. Fakat onunda tahmin etmediği büyük bir sürpriz onu beklemektedir. Beklenen olmuş ve vuslat ayağına gelmiştir. Babasının yanında oturan genç Seyyahın ta kendisidir. Seyyah'ta aşkının peşinden koşmuş ve Konya'ya kadar gelmiştir. Farkında bile olmadan bu aşkla pişerken, Fesleğen'in babasının yanında dersler alarak kendisini bu sohbetlere vermiştir. Her ikisinin de bu temiz sevginin mükafatı olarak güzel bir vuslat olmuştur.
        Kitap burada son buluyor. Oldukça dikkat çeken ve saf ve temiz sevgiden yana olunca sonucun da ona göre yön verildiğinden bahsedilmiş. Fesleğen'in salonda oturan kişinin Seyyah olduğunu bilmeden beklemesi ve başını kaldırıp onu görünce hissettiği o mutluluk ve rahatlama duygusunu tahmin etmeye çalışıyorum. O zaman ne kadar mutlu olmuştur. Bunu birebir hissettim sanki. Etkisi güzel ve hoş bir kapanış olmuştu. Beğendiğim ve tavsiye edeceğim bir kitap. Özellikle içindeki kıssaları muhakkak okuyun derim. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın.😊💗🌹

        Kitaptan birkaç alıntı

        İnsanların hepsine, verdiğin duyabilme kadar anlayabilme kabiliyeti de verseydin ne olurdu dedirten insanlarla aynı anda yaşamak biraz yoruyor insanı. İçinde koca bir hayaller okyanusu taşıyan bir genç kız olunca daha da zor oluyor belki de...

        Yani zararları terk etmek, faydalara talip olmaktan iyidir.

        Ancak aynasını bulup da birlik iğnesinden tek bir kişi olarak geçince ölümsüz olur.

        Yanımda değilsin diye sevmekten vazgeçecek değilim.

        Şu satırları okuyan herkes yüz yıl sonra toprağın altında olmayacak mı?

        Sevdiğin yazarın yeni kitabını okumaktır mutluluk.

        Özlemediğini sevmez insan.

        Öyle işte, insan alışıyor her şeye. Sevmeye bile alışıyorsun da, sevdiğini unutmaya alışamıyorsun işte.

        İnsan sevince her şeyi ona benzetiyor. Başka şehirde, bambaşka sokaklarda, herkes o, herkesin gülümsemesi o, kiminin saçı, kiminin bakışları, kiminin adımları. Evet, her şey sevdiğine benziyor da, bütün şehri toplasan bir sevdiğin etmiyor.

        Edebinden bir kez bile elime dahi uzanmamış o adamla arama şehirleri alarak gittim.

        Gülen yüzler görüyorum kime baksam,  peki bu dünyaya nefreti kim öğretti?

        Kimi sevmeli, güzeli mi, güzel yolları sevdireni mi..?

        Yol güzel yerlere gidiyorsa, güzel yerler gibi o yolu da sevmeli insan.

        Ve sır, seher vaktindeki bir vakitte saklıydı.

        Unutmadığımız şeylere anı diyoruz. Peki değerini sonradan anladığımız şeyler ne oluyor? Gittikten sonra kıymet bilip geri de dönemeyince düştüğün o boşluğa isim takmışlar mı?

        Mutluluk, annenin kucağında saçını okşamasıdır.

        Size iyi gelen insanlar uzakta olur hep.

Yorumlar

  1. ...cinta yg murni dan indah pada waktunya,jika sabar dan percaya ,maka akhirnya mereka pun bersatu, menarik sekali ceritanya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya, kesabaran adalah suatu keharusan untuk cinta. Kisah yang indah dan bermakna. Cinta selalu pantas mendapatkan yang terbaik. 👍🏻😊

      Sil
  2. Kitabı ilk kez bu yazıda gördüm.Çok güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tavsiye ederim hikâyesi güzel. Teşekkür ederim yorumunuz için. İyi okumalar dilerim.😊

      Sil
  3. Merhabalar.
    Hikmet Anıl Öztekiin'in Elif Gibi Sevmek (şiir) ve "Eyvallah" (şiir ve nesir) kitaplarını okumuştum.
    Her ne kadar insan, karşısındaki insanı sevdiğini sansa da asıl aşklaşan sevgi Usta'yadır.
    Yüce Yaratıcı bu dünyayı bize bir sevgi ve barış cenneti olarak emanet etmişti. Biz onu cahili tutum ve davranışlarımızla, sevgisizliğimiz ve nefret duygularımız ile zaman zaman cehenneme çevirdik.
    Sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar. Ne kadar doğru bu söylediğiniz. Maalesef ki değişime uğratan yine biz insanlarız. Umarım daha iyiye ve güzele tekardan çeviririz. Güzel yorum için teşekkür ederim. Sevgiyle ve sağlıkla kalın. 😊

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221