İnsan Neyle Yaşar? - Lev Tolstoy (Kitap)

Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Kreutzer Sonat ve Diriliş'in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliğiyle işlerken, İnsan Neyle Yaşar? ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.

        Bu kitapta Tolstoy insanlara bir şeyleri öğretmeye ve ders vermek adına 6 adet hikâye yazmıştır. Bu hikâyeler ayrı ayrı güzel ve öğretici nitelikte. İlk hikâyesini sizinle paylaşmak istiyorum. Diğerlerini de okumak için kitabı okumanızı tavsiye ederim. Oldukça güzel ve kısa olduğunu da belirtmek isterim. Kitabın kendisi de çok fazla değildir. Hemen okunan türde bir kitaptır. Kitapta; ''İnsan Neyle Yaşar?'', ''Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez'', ''Mum'', ''Kızlar Büyüklerden Akıllıymış'', ''İnsana Çok Toprak Gerekir Mi?'', ''İlyas'' hikâyeleri bulunur. Kitaba ismini veren ve ilk hikâyesi olan ''İnsan Neyle Yaşar?'' hakkında bilgi vermek istiyorum.

        Hikâyenin kahramanlarından olan Simon adlı bir tüccar vardır. Simon eşi ile birlikte küçük bir kasabada yaşıyor. Durumları pekte iyi değildir. Kış gelmiş ve ısınacak bir deriye ihtiyacı vardır. Simon ayakkabı tamirciliği yaparak geçimini gideriyordu. Deriyi alacak paraları yoktur. Simon borç verdiği bir köylüden alacağı para ile deri alacağını düşünürken istediği gibi olmaz. Köylünün parasının olmadığını söyler. Simon da bu konuda bir şey yapacağını bildiğinden elindeki son para ile de meyhaneye girer ve bir şişe şarap alır. Tabi sonra eve dönerken bunu eşine nasıl söyleyeceğini de bilmez.

        Meyhaneden çıkar ve eve doğru gider. Yolda ilerlerken kilisenin önünden geçerken bir adamı fark eder. İlk gördüğünde korksa da sonradan yaklaşıp ne olduğunu anlamaya çalışır. Çünkü adam çıplak bir vaziyette yerde uzanmış durmaktadır. Simon önce görmezden gelse de sonra dayanamaz ve geri dönüp ona üstünden bir iki parça çıkarıp ona giydirir ve onu kendisi ile eve götürür. Eve vardığında eşi Simon'a çok kızsa da ses etmez ve evde bulunan son ekmeği de gelen misafire yani Michael'e verir. Simon'un karısı başta Michael'e yakınlık göstermese de sonradan ona alışır. Michael geldiğinden beri ilk kez gülümsemiştir. Simon bu duruma çok şaşırsa da ses etmez. 

        Daha sonra Michael Simon'un yanında çalışmaya başlar. Birlikte ayakkabı yapmaya çalışırlar ve Simon ona ne öğretirse hemen öğrenip yapar. Zaman geçtikçe işleri de yola girmeye ve kazançları artmaya başlamıştır. Simon ve karısı bu duruma çok sevinir. Bunun sebebinin Michael olduğunu bilirler. Bir gün çalışır iken dükkânlarına zengin bir adam gelir. Zengin adam onlardan ayakkabı diktirmek istediğini söyler. Michael zengin adamı gördükten sonra ikinci kez gülümser. Michael çok çalışkan olmasının yanında Simon'dan da iyi ayakkabı yapmaya başlamıştır. Fakat bu zengin adamın istediği ayakkabı yerine terlik yapmaya karar verir. Simon ne yapacağını bilmez vaziyette ona çok kızar ama elinden bir şeyde gelmez çünkü deriyi kesmiş ve terliğe uygun hale gelmiştir. Ayakkabı olması imkânsızdır. Simon akşam zengin adam geldiğinde ona ne diyeceğini düşünür. Derken zengin adamın yardımcısı gelir ve adamın öldüğünü ve ayakkabı yerine ona terlik dikilmesini ister. Simon ve eşi bu duruma çok şaşırır. Ama Michael'e soru da soramazlar. 

        Bir başka gün ise Simon'un evine ikiz kızları olan bir kadın gelir. Michael kızları ve kadını görünce üçüncü kez gülümser. Kadın Simon'a ikiz kızların kendi öz kızları olmadığını söyler. Kızları için ayakkabı diktirmek istediğini söyler. Kadın gittikten sonra Michael birden melek şekline girer. Simon ve eşi onu öyle görünce çok şaşırırlar. Michael asıl gerçeği anlatmaya başlar. Kendinin gerçekte bir melek olduğunu ancak Tanrı'ya karşı geldiği için cezalandırıldığı için dünyaya gönderildiğini ve üç sorunun cevabını bulması gerektiği için kaldığını söyler. İlk soru; ''İnsanda ne var?'' idi. Bunun cevabını da ilk geldiğinde bu eve Simon ve eşinin ona merhamet edip iyilik yaptığından, insanda sevginin olduğunu anladığını söyler. Bu yüzden ilk kez güldüm. İkinci soru; ''İnsana ne verilmedi?'' idi. Bunun cevabını da zengin adam geldiğinde anladığını söyler. Adamın arkasında arkadaşı ölüm meleğini gördüğünden insanın ne zaman öleceği bildirilmedi. Bunu da bu sayede öğrendiğim için ikinci kez güldüm. Üçüncü soru ise; ''İnsan neyle yaşar?'' idi. Bunun cevabını da ikizleri ile gelen kadın ile birlikte öğrendim. O ikizlerin annesi öldüğünde kızlar tek kalır diye ölmesini istemedim ve karşı çıkmıştım. Şimdi görüyorum ki insan tek yaşamazmış. Bu yüzden üçüncü kez güldüm ve üç sorunun da cevabını aldım. Soruların cevabını bulduktan sonra cezam bitiyor ve ben yine melek olup gideceğim diyor. Simon ve karısı ile vedalaşıp kaybolur. Simon ve karısı şaşkın vaziyette dururlar. 

        Hikâye böylelikle son bulur. Oldukça anlamlı ve güzel bir konusu var. İyilik ve merhametin insanlar için ne kadar önemli olduğunu özellikle değinmiş. Yardımlaşmaktan, sevgiden ve de duyarsız olmamaktan bahsediyor. Ki bu çok güzel. İnsanların da bu konuda daha hassas olması gerekiyor. Fakir ve son ekmeğini bile paylaşacak kadar merhametli birinin varlığından bahsetmesi ne kadar da hoş. İnsanda olması gereken duygu ve düşünceler üzerine güzel bir hikâye. Diğer hikâyeler de ayrı ayrı güzel ve öğretici. Muhakkak okuyun derim. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle ve de iyilik ile kalın. 😉💚🌹

        Kitaptan birkaç alıntı

        Bazen bir saat gecikirsin, bir yıl kaybedersin.

        Cahille uğraşmak ne zor iş.

        Ekmek pahalı, emek ucuzdu.

        Mutluluğu aradık aradık bulamadık.

        Ölmek için çok genç, yaşamak için fazla telaşlıydık.

        Kötülük tek taraflı olmaz.

        Kıvılcımı söndürmezsen, ateşi zapt edemezsin.

        Sadece kitap okumak yetmez insana. Bazen meydan okumalı; "Kendine hayata dünyaya.''

        Birinden kötü bir söz işitirsen sessiz kal, kendi vicdanı rahat bırakmasın o kişiyi.

        Kalbine bir sor, böyle yaşanır mı hiç?

        İnsanlar, kendilerine baktıkları için yaşadıklarını sansalar da aslında sadece sevgiyle yaşadıklarını anladım. Seven kişi, Tanrı'ya yaklaşır ve Tanrı da ona yaklaşır. Çünkü sevgi Tanrı'nın ta kendisidir.

        Önemli olan tek bir an vardır, o da 'şimdi'dir. Çünkü sadece içinde bulunduğumuz zamana sözümüz geçer.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221