Madalyonun İçi - Gülseren Budayıcıoğlu (Kitap)

        

Yıllardır "panik atak" yaşayan bir işadamı...  Kendini peygamber ilan eden bir doktor...  Çok temiz olmak uğruna evlerini "çöp apartman" haline getiren üç kız kardeş...  Kendini bildiği günden beri, babası başta olmak üzere, çevresindeki bütün erkeklerden dayak yiyen genç bir kadın...  Ağır ceza reisi bir babanın "fahişelik" mesleğini seçen kızı...  Radyo ve televizyonlardaki bütün şarkıların kendisi için çalındığını zanneden genç bir devlet memuresi...  Dünyaya kız olarak gelen ancak kendini erkek hisseden bir transseksüel...  Doktorunu intihar etmekle tehdit eden bir öğrenci...  Ölümcül bir hastalığa yakalanmış genç bir bankacı...

        Bu tarz kitapları çok severim ve zevkle okurum. Yine onlardan birini daha okudum ve incelemeye karar verdim. Bu kitapta yok yok desem yanlış olmaz sanırım. Birçok hikâyeden esinlenmiş ve bir sürü güzel mesajlar barındırıyor. Tabi mühim olan sizin bu mesajları fark edip hayatınıza uygulamanız. Her insanın bazen hata yaptığı ya da doğru sandığı gerçekleri vardır. Bu tarz kitapları okuyunca kendinden bir şeyler bulmakta mümkündür. Bulmak ile yetinmeyip bunu değiştirmekte gerekiyor. Bunu yapabilene helal olsun o zaman. 

        Şimdi, kitabın detaylarını vermek istiyorum. Kitapta birçok insanın hayat hikâyesinden kesitler mevcut. Birisi sizi şaşırtırken, bir diğeri duygulandırıyor, bir başkası ise sizi güldürüyor. Kimin ne hissettirdiği değişkenlik gösteriyor. Çoğunluk acıların ve hayatın zorlukları ile dolu. Aynı zamanda bu hayata tutunma çabası da var. Bu çabayı görüp tebrik etmemek haksızlık olur. Oldukça etkilendiğim olaylar var ve yorumsuz kaldığım noktalar da oldu. Bazılarına üzüldüm bazıların yerine kendimi koydum ve zorlandım. Empati duygusu hem çok güzel bir şey hem de çok zor. Özellikle gerçek hikâyeleri okurken bunu yapmak. Tabi belki değiştirilmiş yerler olabilir. Fakat genel olarak gerçek hayatlardan esinlenerek yazılan bir eser. O yüzden bende biraz daha değerli oluyor. Çünkü anlatılanlar havada kalmıyor ve bunu biri yaşadı diyorsun. O zaman kitap daha anlamlı oluyor. 

        Kitapta bir kaç hikâyeden bahsetmek istiyorum. İlk sırada; ''Cinini Çıkardım'' var. Burada Rezzan adında bir kadının, işyerindeki bir adamın ona taktığını sanıyor. Her hareketinden onu sorumlu tutuyor. Aynı zamanda adamın onu çok sevdiğini ve vazgeçmek istemediğini söyleyip duruyor. Başlangıçta kendine zarar vermeyi planlarken buna engel olunuyor. Daha sonrasında hayatında pekte dikkat çekmeyen biri olduğu anlaşılıyor. Bu da bir bakıma kendini önemli olduğu hissine neden oluyor. Bu yüzden iyileşmek yerine böyle olmayı tercih ediyor. Düşününce haksızda sayılmaz. Hayatında anne ve babasından başka kimsesi yoktur. En yakın bir arkadaşı veya görüştüğü kimsesi yoktur. Bu açıdan bakınca kadının kendini değerli hissetmesi ve dünyanın onun etrafında döndüğünü düşünmesi normal geliyor. Daha doğrusu böyle mutlu olmasını anlıyor insan. 

        İkincisi ise oldukça dikkat çeken ve dizisi olan bir hikâye olan; ''Çöp Apartman'' dır. Bunu bilmeyen çok azdır sanırım. Tabi dizi gibi mi o konu tartışılır. Fakat genel olarak kurgusu aynı diyebilirim. Yıllarca atılmayan çöpler ve bunlar yüzünden bütün daireler çöp yerine kullanılmasını anlatıyor. Apartmanda kendilerinden başka kimse oturmuyor. Üç kız kardeş olan bu ailenin bir babaları vardır. Anneleri vefat etmiştir. Büyük abla Safiye en sert ve en titiz olanıdır. Ortanca kardeş Gülben ise her akşam altına kaçıran pis kızdır. Üçüncü numara ise Neriman vardır. O biraz daha normal ve çalışan bir kızdır. Fakat ilerleyen zamanda işini bırakmak zorunda kalır. Babası hastalanır ve iki ablasının durumu iyi değildir. Bu noktada doktor devreye girer. Ev ile ilgili kısımlar gerçekten ilgi çekici oldu. Tabi temizden çok kirli demek daha doğru olur. Birde kendilerini bir türlü yıkamamaları da ayrı dert. Aynı zamanda biriktirdikleri çöpleri gözümün önüne getirmemek için çok direndim. O noktada gerçekten zorlandım. Düşüncesi bile bu kadar kötü iken bu hastalığı yaşayan insanları anlamak gerekiyor. Kendi ellerinde olan bir durum olmadığı kesin. Tabi bu hastalığın farkına varmak ve ona göre hareket etmek gerekiyor. İlerleyen zamanda tedavinin güzel sonuçlar vermesi gayet güzel. Birde bunun sebebinin çocukluktan gelmesi yine şaşırtmadı beni. 

        Bir diğer hikâye; ''Panik'' oldu. Panik atak hastalığına her insanın yakalanma ihtimali vardır. Bu noktada dikkat etmek gerekiyor. Büyük bir iş adamının bu hastalığa yakalanması ve gittiği her doktorun buna bir çare bulamaması dikkatimi çekti. Teşhisi konulmuş, fakat tedavi konusunda bir çözüm bulunmamış. O yüzden dikkatimi çekti. Birde bu hastalığın aslında gerçekte geri gittiği sadece korkuttuğunu kabullendiğinizde sanırım hastalık için tedavi başlamış oluyor. Sıkıntılı bir hastalık umarım kimse yaşamaz. Fakat bu günümüz hastalıkları arasında oldukça dikkat çektiği bir gerçek. 

        Bir başka hikâye olan; ''Binbir Gece Masalı'' idi. Bu da oldukça dikkatimi çekti. Sevgisizlik ve ilgisizlik insanı hasta eder noktasına sonuna kadar katılıyorum. Kim bilir kaç insan bu yüzden hastadır. Fakat farkında değildir. Oldukça hassas bir konu olduğu kesin. İlginin olmadığı yerde insan üzülmeye ve yıpranmaya başlar. Daha sonra da ilgi çekmek adına hasta olur. Sonra bu hastalık ile ilgi olunca hastalığa tutunmaya başlar insan. Çünkü artık hastalandığında ilgi buluyordur. Bu yüzden daha çok hasta olmak ister ve hasta da olur insan. Zafer ve Nihal'in hikâyesi de çok hoşuma gitti. Aynı zamanda Zafer'in babası Vahit Bey'in de depresyona girmesi ve kendini kötü hissetmesi oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü depresyonda olan insan bunun farkına varmaz. Bu detayı fark etmek çok önemli. Babasının da depresyonda olduğunu kendi hastalığı ile fark ediyor Vahit Bey. Depresyon deyip geçmemek lazım demek ki.

        Daha farklı bir kaç hastalık ve hikâyeler var. Onlarda kısa kısa değinilmiş. Kitap genel olarak çok faydalı bilgiler barındırıyor. İnsanın kendisine yaptığını bir başkası yapmazmış. Bunun farkına ne kadar erken varılırsa o kadar iyi oluyor. Tabi hızlı iyileşmede söz konusu olur. O yüzden kendimize önem vermeliyiz. Bedensel hastalıklar gibi ruhsal hastalıklarında tedavisi mümkündür. Birde ruhsal olarak hasta olmak kötü bir şey değildir. En azından artık bunu aşmamız gerekiyor. Ona göre de tedavi edilip iyileşmek gerekiyor. Bu konuda ne kadar dikkat edersek o kadar iyidir. Hem bedensel hem de ruhsal anlamda daha sağlıklı bireyler olmayı dilerim. Sevgiyle kalın. 😊💚🌸

        Kitaptan birkaç alıntı 

        Kadınlar var olmaya devam ettikçe dünyamızdan sevgi hiç eksik olmayacak.

        Kadın daima güçlüdür, bir gün bütün bunlar tarih olacak.

        Meğer anlaşılmamak ne kötü şeymiş.

        Oyuncular değişiyor ama hayat devam ediyor.

        Sevmek insana en yakışan duygu.

        Hayatın içinde düşe kalka insan güçleniyor.

        Bu anlamsız dünyaya daha fazla tahammül edemiyorum.

        İnsanlar en büyük düşkünlüğü en çok kızdıkları insana gösterirler.

        Benim bu ara anlaşılmaya o kadar çok ihtiyacım var ki. Bazen kendimi ben bile anlamıyorum.

Yorumlar

  1. Gracias por la reseña. Lo tendré en cuenta. Te mando un beso.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. De nada Les deseo una buena lectura de antemano. Yo también te envié un beso. 😊

      Sil
  2. Beautifully written. Thank you for sharing this :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Welcome to my page. Thank you. I am glad you like it. 😊

      Sil
    2. I can't say I fully understand your other comment. Can you explain it to me too? 😊

      Sil
  3. Alıntılar da çok güzel emeğinize sağlık "Benim bu ara anlaşılmaya o kadar çok ihtiyacım var ki. Bazen kendimi ben bile anlamıyorum." aynen ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle çok güzeller. Size katılıyorum. Bazen anlaşılmak zor olsa gerek. Güzel yorumunuz için bende teşekkür ederim. 😊

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Thank you. You are always welcome to my page. 😊

      Sil
  5. dört beş kitabını okudum. vakalar ilginç yaniii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hem de ne ilginç. Arada güzel oluyor bende okuyorum. 😊

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221