Martin Eden - Jack London (Kitap)
Martin Eden kitabı okumayı düşündüğüm ama bir türlü okuyamadığım bir kitaptır. Sonunda okuduğum için mutluyum. Adını çok duymuştum. Açıkçası duyduğumdan biraz farklı karşıladı beni. Tabi beğenerek okuduğumu itiraf etmeliyim. Oldukça akıcı ve sürükleyici bir dili var. Sıkılmadan okunan bir kitap dersem yanlış olmaz sanırım.
Kitapta kahramanımız Martin Eden'in yaşadıklarını anlatmış. Yaşamının en önemli ve değişime başladığı yıllar dersek yanlış olmaz sanırım. Martin, yaşadığı dönemin ve toplumsal sınıflandırmanın olduğu ortamı ele alıyor. Yazar kitapta sanırım toplumsal sınıflandırmanın yanında zihniyet farkını da göz önüne koymuş. Gerçekten oldukça şaşırdığım noktalar oldu. Özellikle Martin'nin hayal ettiği ile gerçeklerin daha farklı olduğunun farkına varması beni üzdü. Yani neden bunlar oluyor diye sorgulamadım değil. Kitap sonunda o hayal kırıklığını bizzat yaşadım desem yalan olmaz.
Kitabın hoşuma giden bir diğer kısmı yazarında da yaşadığı benzer olaylardan esinlenmiş olmasıdır. Demek oda bu zor yollardan geçti. Bir yazarın yazar olmak için uğraştığı ve edindiği yolda neler ile karşılaştığını konu alıyor. Oldukça meşakkatli bir yol olduğu kesin. Okudukça Martin'in azmine ve sabrına hayran kalmamak elde değildir. Sonuç pek umduğu gibi olmasa da yaptığı başarı takdire şayandır.
Martin halk arasından gelen bir denizcidir. Oldukça saf ve doğal bir görüntüsü vardır. Kendine has bir karakteri ve yapısı vardır. Bunu ilk gören hemen fark eder. Martin'in birileri kavga ederken araya girip burjuva sınıfından birinin hayatını kurtarır. Bu kurtarma ile hayatı değişime başlar ama tabi o bunun farkında değildir. Kurtardığı kişinin ailesi ile tanışır ve evin kızını gördüğü gibi etkilenir. Ruth adındaki kız da onu göründe tuhaf bir etkiye kapılır. Normalde daha kültürlü ve kendi sınıfından birinden etkilenmesi gerekirken bu adamdan etkilenmesi onun hoşuna gitmese de zaman içerisinde duygularına yeni düşer. Bu sayede sevgi ve aşk daha önemli olur. En azından bir yere kadar.
Martin Ruth ile tanıştıktan sonra ondan uzakta kalmak istemez. Fakat çalışması gerekir. Arada denize açılır. Fakat daha sonra bunun onun mesleği olmadığını ve asıl yapmak istediğinin yazmak ve yazar olmak olduğuna karar verir. Bunun için kendini eğitmeye ve bu yolda ilerlemeye çalışır. Ruth'un da yardımı ile zaman içerisinde kendisinde gözle görünen değişimler olur. Hem konuşmasında hem de oturup kalkmasında tam burjuva haline girer. Ortamlarda dikkati üzerine çeker.
Zaman içerisinde felsefi tartışmalara ve benimsediği ve savunduğu insanlar hakkında konuşmalara dahil olur. Yeri geldiğinde kabul görülmeyen olurken bazı yerlerde ise kabul edilir ve saygı duyulur. Martin'in çalışmak yerine kendini yazıya ve hikâyelere kafa yorması Ruth ile arasına girse de etki etmez. O bu konuda kendine güvenir ve bu güvenin Ruth tarafından da olmasını ister. Ona destek olmasını ve bunu başaracağını bildiği için ondan bir zaman ister. Ondan sonra istediği kişi olacağına dair söz verir. Ruth kabul eder. Aslında onu değiştirmek ve istediği şekle koymak Ruth'un çok hoşuna gider. O yüzden başlarda ses etmez. Ama zaman içerisinde evlilik için bir çalışma hayatının olması gerektiğine ve ailesi tarafından baskı altına girdiğini iddia ederek Martin'e yüklenir.
O kadar ki Martin'den vazgeçip bitirme noktasına getirir. Bu Martin'i çok üzse de elinden bir şey gelmez. Hiç kimse onun yazar olacağına inanmaz ve güvenmez. Herkesi anlar fakat sevdiği kadın tarafından bunun olmaması daha çok zoruna gider. Her yazısını ona okuduğunda edebiyat öğrencisi Ruth beğenmez ve yeterli olmadığını, bunlardan para kazanmayacağını söyler. Arada inancı kırılsa da pes etmez. Sonunda Ruth'ta onu bırakır. Oda yazmaya devam eder. Yazdıklarını yayıncılara gönderir. Başta umudu olmasa da tam tersi yayın tutar ve bir anda şöhret sahibi olur. O kadar ki başta ret edilen yazıları çok yüksek fiyata alınmak ister. Kitapları sürekli olarak basılmaya başlar.
Hayatın bir anda değişmesi Martin için pek önemli değildir. Artık oldukça zengin ve tanınan biridir ama o mutlu değildir. Daha önce ailesi bile onu görmek istemez iken para ve ünden sonra hepsi onu yemeklere ve görüşmeye çağırır. Martin'in en çok zoruna giden budur. Açken kimsenin onu aramadığı zamanda şimdi insanların aramaya başlamasıdır. Düşününce ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Açken sormayıp parası var diye sormanın mantığı yoktur. Tabi bunu kime anlattığımız önemlidir.
Zaman içerisinde insanların değişmesini anlar. Kabul eder. Bir şey demez ama en çok zoruna giden sevdiği kadının da bu uğurda değişmesidir. Ruth geri döner ve onunla barışmak ister. Ama artık çok geçtir. Ki kazandıktan sonra gelmesinin mantığı da yoktur. O yüzden o istemez ve onu ret eder. Çünkü sevgisi de gözünde küçülür ve onu görmek istemez. Ki affetse idi bende kızardım sanırım. Hatta kitaba olan sevgimde biterdi diye düşünüyorum.
Sonrasında bu yaşanılanlar ve hayat ona o kadar anlamsız gelir ki hayattan zevk almaz duruma gelir. Bu durumda Martin'e çok üzüldüm. Sonunda gerçekten yıkıldım da diyebilirim. Ama neden diye anlatmıyorum. Siz okuyup öğrenin derim. Genel olarak kitabı çok sevdim. Bu gerçek hayatta da sürekli başımıza gelen benzer olaylardan bahsediyor. Sadece dönem ve insanlar değişti gerisi çok farklı değil ne yazık ki! İnsanlar arasında oluşan bu sınıflandırmanın ve bunu belirleyen şeyin aslında para olması biraz tuhaf. Para olunca her noktada yer alabiliyorsun. Yoksa pek bir önemin yok sanırım. Bu açıdan bakınca kötü durum.
Kitabın bana kattığı ve çok sevdiğim şey ise Martin'in hiç pes etmeyerek sonunda yazar olması oldu. Ne uğruna olursa olsun sonunda istediği şeyi elde ediyor ve çok başarılı oluyor. Evet, sonu umduğum gibi olmasa da bu başarı pes etmememiz gerektiğini tekrar hatırlattı bana. O yüzden kitaptan aldığım en iyi not bu oldu benim için. Sizler de okuyup yaşadıklarını daha detaylı görüp etkilenebilirsiniz. Tavsiye edeceğim bir kitap. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın. 😊💙🍀
Kitaptan birkaç alıntı
Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.
Kendi başının çaresine bakmış bir kızın gözleri yumuşak ve kibar olmaz.
Onu öylesine çok, öylesine feci ve öylesine ümitsizce seviyordu.
Kitapları okuyorsun ve kendini bir yalnızlığın ortasında buluyorsun. O halde, artık kendini yalnız hissetme diye bu gece seni kitaplar okumuş başka adamlarla tanıştıracağım.
Ait olduğu yeri bulamamıştı...
En hızlı giden, yalnız gidendir.
Hissediyorum... Ama anlatamıyorum...
Ben kendi beğenimi insanlığın ortak yargılarına göre şekillendiremem. Eğer bir şeyi beğenmiyorsam beğenmiyorumdur.
İçini acıtan şey de zaten buydu; yaşamak…
Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu...
Buralara nereden geldiğimi biliyorum, gidecek daha çok yolumun olduğunu da biliyorum ve gerekirse dizlerimin üstünde sürünerek de olsa oraya gideceğim.
Aşk, aklın üzerindeydi.
Ne söylediğinizi, biraz da nasıl söylediğiniz belirler.
Senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş.
çok sevdiğim romanlardan buuu :) bir dee demir ökçe :)
YanıtlaSilBenim için de öyle oldu. 😊 Demir Ökçe'de güzel kitap. 😊
Sil