Unutulmayacak Bir İnsan - Stefan Zweig (Kitap)

Başkalarının sorunlarını ve sıkıntılarını çözmek için çabalayan, empati yeteneği gelişmiş, sağduyulu kişilere yardımsever denir.

        Sahaf Mendel kitabının üçüncü hikâyesi olan 
Unutulmayacak Bir İnsan; konu bakımından Sahaf Mendel ve Görülmeyen Koleksiyondan'den daha farklı bir konu işlenmiştir. 

        Unutulmayacak Bir İnsan, üçüncü hikayemiz olan kısa bir hikaye bulunuyor. Zweig'in yaşadığı bir olayı anlatıyor. Bir gün köpeğini gezdirmek için çıkaran Zweig, aniden köpeğinin huysuzlandığını görür. Ne olduğunu anlamaya çalışırken yanına bir adam yaklaşır ve hiçbir şey demeden köpek ile ilgilenmeye başlar. Sorunu anlar ve hayvanı rahatsız eden ayağına batan şeyi çıkartır. Onu rahatlatıp sessizce gider. Şaşıran Zweig eve dönünce bu olayı aşçısına anlatır. Kadın Anton'dur o der. O bu tip işleri hemen görür. Ancak bu Zweig'i daha da meraklandırır ve onun ne iş yaptığını, nasıl geçindiğini öğrenmek ister. Aşçının cevabı yine kısa olur. Anton'un bir iş yapması gerekmiyor. İhtiyacı olan şeyleri insanlar ona verir. Anton parayı umursamaz, paraya ihtiyaç duymaz.

        Anton'u unutmayan Zweig ilerleyen günlerde onun sabahtan akşama kadar dikkatli gözler ile şehirde dolaştığını ve aksaklık gördüğü zaman müdahil olduğunu gözlemler. Mesela bir arabacıyı durdurup atının koşumlarının iyi bağlanmadığını söyler, bir çitteki direklerin çürüdüğünü fark ederse sahibini bulur uyarır. Çoğu zaman tamir islerini ona verirler. Çünkü onun iyi niyetten dolayı onlara yardım ettiğini bilirler ve onun tavsiyelerine uyarlar. Zorda kalan herkes ona başvurur. Anton'un yaptığı iş ne kadar güç olursa olsun bir günlük yevmiyeden fazlasını asla kabul etmez. Ki parası varsa onu da almaz. Yaptığı her iş karşılığında ücret alıp para biriktirmektense, çevresinde akıllı, vicdanlı, sorumluluk sahibi insanlar, dostlar biriktirmeyi daha çok tercih eder.   

        Bir gün Zweig'in evinde bir tamirat işi çıkar ve hemen aklına Anton gelir. Yardımcısına onu çağırmasını ister ama kadın onu öyle çağıramayız, ancak haber yollayabiliriz der. Zweig bu cevaptan anlar ki Anton'un evi barkı yoktur. Fakat ona ulaşmak kolaydır. Yolda birine Anton'u arıyorum dediğiniz zaman o kısa sürede ortaya çıkar ve sorun ne ise çözer. İşi bittikten sonra verilen paranın üçte birini kabul eder, ama eğer varsa eski bir palto ister. Bunun üzerine aşçı kadın Zweig'in giymediği bütün eski eşyaları önüne yığar. Kendine sadece bir palto alan bu iyi yürekli adam eşyaları biraz inceledikten sonra içlerinden bazılarını tanıdığı ihtiyaç sahiplerine götürmek için izin ister. İzin verilince de alır ve sessizce kaybolur. 

        Zweig yıllar sonra Anton'u sık sık ve minnetle anmışımdır diye söyler. Çünkü hayatımda hiç kimse onun gibi manevi dünyamı zenginleştirmem konusunda bana yardımcı olmamıştır diye devam eder. Herkes Anton gibi yaşasa, daha iyi olmaz mı? Kesinlikle çok iyi olur. Ama maalesef ki herkes iyi niyetli değil. Hakkından fazlasını almayı da isteyen oluyor. Böyle koca yürekli insanlar artsa ve bizlerde şahit olsak ne güzel olur değil mi.? 😊💙🌻 

        Kitaptan birkaç alıntı

      Tanrı, erkeklerin duygularını ters şekillendirmiştir, kadınlardan sunabileceklerinden daha fazlasını isterler: Vücudunu kolaylıkla sunabilen bir kadın gördüklerinde bunun değerini bilmezler ve sadece masumiyeti gerçekten sevebilirmiş gibi davranırlar. Fakat masumiyetini koruyan bir kadın gördüklerinde de çok tahrik olurlar ve kadının koruyup savunduğu her şeye zorla sahip olmak isterler. Erkeklerin beden ve ruh arasında yaşadığı bu çatışmayı, bu zıtlığı yok edebilecek hiçbir şey yoktur.  

        Şeytan atını ne kadar hızlı sürerse sürsün, gideceği yere varamadan bacağı kırılır.

        Tanrı’ya inancından başka bir şeyi olmayan, yarını düşünmeden yaşayan bir insanın nasıl bir güce sahip olabileceğini asla kavrayamadım.

        Yanılgıya düşüp umutsuzluğa kapılması, ruhuna yabancılaşması demektir.

        Dünyada tüm insanlar birbirine güvense polise, mahkemelere, hapishanelere ve hatta paraya gerek kalmaz

        Yarım bir cevap, cevabın tamamına duyulan sabırsızlığı artırır.

        Erdemlilerin utançtan yerin dibine geçtiği, adil insanların alay konusu olduğu bu dünyada kötülük her zaman galip gelir.

        Bu insanların zayıflığı, güçsüzlüğü dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğunun bir göstergesidir.

        Fakat onlar aşka dalıp her gece birbirlerinin kollarında uyurlarken, zaman uyumaz.

        Hayattaki en zor şeylerden ikisi: birincisi özgürlük dışında dünyadaki en büyük güce, paranın gücüne riayet etmemek, ikincisi de tek bir düşman bile edinmeden diğer insanların arasında yaşamak.

        Hiçbir kadın görülmemiştir ki bir erkeğin sevgisinden kendini mahrum bırakabilsin.

        İnsanın günahların tiksinmesi, doğru yolda atılan ilk adımdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221