Vaiz - Camilla Läckberg (Kitap)

Fjällbacka Serisi 2 

Vaiz'de olaylar maceracı küçük bir çocuğun Fjällbacka'nın tarihi bölgesi Kungsklyftan Yarığı'nda genç bir kadın cesedi bulmasıyla başlar. Ancak cesedin altında geçmişe dayanan başka kemikler de bulunması olaya yeni bir boyut katar. Bu arada Erica bir çocuk beklemektedir, Patrik ise Erica'nın hamileliği dolayısıyla yıllık izindedir. Ancak söz konusu cesedin bulunmasıyla Patrik'in izni sona erer. Bir yandan bulunan cesedin kimliğini araştırırken, diğer yandan da kemiklerin kime ya da kimlere ait olduğunu bulmak zorundadırlar. Roman; garip bir intihar, büyük bir miras kavgası, aileler arası düşmanlık ve yeni bir cinayetle, giderek daha esrarengiz hale gelecektir.

        İsveçli yazarın polisiye türde yazdığı ilk kitabının devamıdır. Seri kitap olduğu için ve ilgimi çektiğinden devam ettim. Bu kitap ilkine göre daha başarılı diyebilirim. Yazarın kendini geliştiriyor olması güzel. Aynı zamanda daha dikkat çekiyor. Buz Prenses' indeki karakterlerin devamı var. Polis memuru Patrik ve eşi Erica ile güzel bir deneyim olmuş. Hatta bu karakterler ikinci kitapta evlenmiş ve de Erica hamiledir. 
        Kitapta başlangıçta küçük bir çocuğun Fjällbacka'nın tarihi bölgesinde Kungsklyftan Yarığı'nda genç bir kadın cesedi bulması ile başlar. Polisler cesedi incelemek içi geldiğinde cesedin altında başka kemiklerinde yer aldığını görürler. Bu kemiklerin nerden ve nasıl geldiği konusu şüphelidir. Aynı zamanda eski bir olaya işaret etmektedir. Cesedin bulunduğu zamanda Patrik yıllık izindedir. Ancak bu cesetten sonra iznini yarıda bırakmak zorunda kalır. 
        Cesedin kime ait olduğu araştırılırken aynı zamanda yanında bulunan kemiklerinde kimlere ait olduğu araştırılır. Bu sırada Patrik eski arşivlerden haberlere bakar ve yirmi dört (24) yıl önce kaybolan ve bir daha bulunmayan iki kıza dair haberi görür. Dosyaları inceler ve içinden o kemiklerin o kızlara ait olduğu hissi geçer. Tabi bunun adli tıp tarafından onaylanması gerekiyor. İlerleyen zaman içinde adli tıptan kemiklerin kaybolan iki kıza ait olduğu kesinleşir. Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra bu gerçeğin çıkması gerçekten şaşırtıcı oluyor.
        Dosya da o dönemde Hult ailesinden bahsediliyor. İki erkek kardeş olan ve babaları vaizlik yapan saygın birisidir. O dönemde büyük kardeş kızlardan birisinin gece vakti erkek kardeşinin arabasında gördüğünü söyler. Gözaltına alınan erkek kardeş herhangi bir sonuca varılmadığı ve bir kanıt olmadığı için serbest bırakılır. Fakat daha sonra adam kendini ahırda asarak intihar eder. Olay böylelikle kapanıyor ve ne olduğu bulunmuyor. Kızlarda o zamandan sonra aranmıyor ve bulunmuyor. 
        Hult ailesinin özelliği ise özel güçlerinin olduğu ve kırık çıkığı iyileştirdiği bilinir. Bu sayede zengin bir kadından onlara ev ve para miras kalır. O dönemden sonra küçük kardeşin bu durumu ve intiharı dolayısıyla baba bütün mal varlığını büyük oğluna bırakır. Sonra da ölür. Oldukça değişik bir aile olduğu kesin. Dede torununu kurtarmak için iliğini verir bu sayede ilerde ona faydası olur ve hayatı kurtulur.
        Yeni öldürülen cesette bir sürü kırık ve parçalanma vardır. Bu cesedin kime ait olduğu araştırılırken sonradan kayıp ilanı veren birinin arkadaşı olduğu gerçeği çıkar. Genç kadın farklı bir ülkede yaşamaktadır ve tatil ve gezmek için gelmiştir. Sonu kötü bitmiştir. Hatta sonra acı gerçek ortaya çıkar ve bu kız yirmi dört yıl önce öldürülen o iki kızdan birinin kızıdır. Annesini bulmak için gelmiştir buraya. Asıl amacı budur ama ne yazık ki kaderi de annesinin ki gibi olur.
        Cinayetin kimin yapıldığı araştırılırken kampta tatil yapan bir başka ailenin genç kızı kaybolur. Genç kızı en son birinin arabasına binerken görürler ondan sonrası yoktur. Bütün gözler Hult ailesindedir. Fakat onlardan hangisinin katil olduğu bir türlü bulunmaz. Araştırmalar yapılırken ailenin kendi aralarında bir sürü sırrı vardır. Mesele küçük kardeşin eşi önceden büyük kardeşin nişanlısıymış. Sonra büyük kardeşin oğlu aslında kardeşindenmiş ve eşi bunu yıllarca saklamış. Bu olay ile gerçekler ortaya çıkıyor. Aynı zamanda intihar ettiklerini düşündükleri kişi aslında öldürülmüş. Ve bunu babası yapmış tabi biraz isteyerek olmamış. Fakat öldükten sonra ona intihar süsü vermiş. Çünkü o iki kızın ölümüne neden olan oğlu olduğu için. Yani o iki kızın ölümüne küçük kardeş neden olmuştur. Fakat şimdi öldürülen katil bir başkasıdır.  
        Daha sonra katil bulunuyor ki baştan da tahmin ettiğim ama bir türlü bulunmayan kişi diyebilirim. Sizde okuyup öğrenin derim. Zaten normal biri olmadığından tahmin edilir diye düşünüyorum. Tabi katil yakalandıktan sonra ne yazık ki kayıp kız ölmüştür. Kitap böylelikle son buluyor. 
        Kitap kurgusu bakımından güzel ve ilgi çekici. Bazı yerlerde güldürüyor. Özellikle Erica ve Patrik'e gelen yatılı misafirler ve gitmek yerine bedava otel niyetine evlerini kullanması dikkatimi çekti. Sanırım bu tür insanlar gerçekte de çok var. Bu insanı sinirlendirebiliyor. Hele de hamile bir kadını daha çok sinirlendiriyor. O kısımlar iyiydi. Aynı zamanda Erica'nın kız kardeşi Anna sonunda kocasından ayrıldı ve yeni sevgili yapmış diye sevinirken maalesef o da düşündüğüm gibi olmadı. Sevgilisi de iyi biri değildir. Eski kocasına da benziyor desem doğru olur. En azından anlatılana göre. Tabi sonradan Anna'nın eski kocasına gitmesi bende şok etkisi yaptı ve hiç hoşlanmadım bu kısımdan. Sanırım buna benzer geri dönüşleri gerçek hayatta da yapan çok insan var. Nedenini anlayamıyorum. Kötü bir durum olduğu kesin. Yorum yapamıyorum. 
        Genel olarak güzel ve sürükleyici bir kitap. Konusu da gayet güzel. Okunabilir. Polisiye türünü seviyorsanız tavsiye edeceğim bir seridir. İyi okumalar dilerim. Sevgiyle kalın. 😊💜🍀

        Kitaptan birkaç alıntı 
    
        Bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen gerçek değildir.

        Korkunun, yerini kör bir çaresizliğe bırakana kadar insanın yüreğini nasıl parçaladığını kimse ondan iyi bilemezdi.

        Kalbi bir kez daha kırılmıştı. Daha önce kaç kere kırıldığını artık hatırlayamıyordu bile ama buna alışmış olması, canını daha az acıttığı anlamına gelmiyordu.

        Dünyanın göründüğü kadar acımasız ve kötü olmadığını hissetmeye ihtiyacı vardı.

        Elin kötüyse bile, sana dağıtılan kartlarla oynamak zorundaydın.

        Belirsizlikten beteri yoktu; ölüm bile daha iyiydi. İnsan sebebini bilmeden yas tutmaya bile başlayamıyordu.

        İnsan neredeyse kesin olan bir şeyi asla kesin olarak değerlendirmemeliydi.
        
        En sakin sularda bile her şey olabilir.

        Beyninin mantıklı bölümü, bu tür şeyleri düşünmenin bile saçma olduğunu söylüyordu ama korku, mantık dinlemiyordu.

        Daha önce söylemesi gerekirdi ama tipik bir erkek olarak yan çizmiş ve kaçınılmaz olanı ertelemeye çalışmıştı.

Yorumlar

  1. Es un buen libro. Te mando un beso y gracias por la reseña.

    YanıtlaSil
  2. lackberg in romanlarını kaçırmam :) galiba en son romanını okumadım henüz :) lackberg romanları filme de çekildi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım bende. 😊 Son roman da gayet iyi hatta kendini geliştirmesi de güzel. Film olarakta ayrı güzel olsa gerek. 😊

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgililer Günü

Kadıköy Boğa Heykeli

Buz Prenses - Camilla Läckberg (Kitap)

Ağaç Ev Sohbetleri 223

Ömür Dediğimiz Nedir?

Yazı Yazmak!

Ağaç Ev Sohbetleri 221